Seda Kaya Güler

Ne kadar samimiyiz?

Sorsanız, herkes aşkı önemser, özellikle de kadınlar. Aşk hikayelerini dinlemeye bayılır, aşk filmlerini seyretmeye doyamazlar. Günlük hayatta, reality şovlarda içinde "aşk" sözcüğü geçen her şeye kulak kabartırlar. Tanımadıkları gençlerin aşklarına onlardan daha çok sahip çıkarlar. Kavuşamayan gençlerin ne olursa olsun birleşmelerini isterler. Kendi dertlerinden çok onların mutluluğunu dert edinirler.
Peki, bu duygularımızda ne kadar samimiyiz? Yakın çevremizde yaşanan aşklara karşı ne kadar hoşgörülüyüz? Kendi kızımız ya da oğlumuzun, ya da komşu çocuklarının aşkına da aynı saygıyı gösteriyor muyuz? Onların aşklarını yaşamasına izin veriyor muyuz?
Keşke tanımadığımız televizyon kahramanlarının aşklarına sahip çıktığımız kadar kendi yakınlarımızın aşkına da sahip çıkabilsek! Çocuklarımızın onaylamadığımız kişilerle yaşadıkları aşkları da anlamaya çalışsak!

AŞKTA SINIR

Gelelim bir başka önemli konuya. Aşktaki sınırlara... Birbirini seven iki gencin aşklarını nasıl yaşayacağına... El ele tutuşmalarına izin veriyor muyuz mesela? Yan yana, diz dize oturmalarına, birbirlerine sarılmalarına? Bunlar çirkin görüntüler mi, sevginin doğal yansımaları mı?
Hepimiz biliyoruz ki bu konuda da kafamız karışık. Hem doğal karşılıyoruz bu görüntüleri hem de yanlış. Erkekler için sorun değil ama kadınlara karşı ayrımcılık yapıyoruz. Genç bir kızın sevgilisiyle ele ele, diz dize oturmasını ayıplıyoruz.
Bu tür görüntüler genç bir kız için "kara bir leke" olabiliyor ileride. Aleyhine kullanılabiliyor. Daha önce birini sevmesi, gönlünü kaptırması, bir erkeği sevdiğini ifade etmesinin, değerini azalttığını düşünüyoruz.

TUTUCU ANNELER!

En önemlisi de ne biliyor musunuz? Bu ayrımcılığı kadınların yapması! Erkeklerin çok da umurunda değil genç kızın daha önce birini sevmiş olması. Çünkü kendilerinin de başından geçmiş benzer aşklar. Önemli olan bugün ve bugünden sonrası...
Ama anneler farklı düşünüyor. Anneler gelinlerinin eline başka bir erkek elinin değmesini istemiyor. Tutucu olan anneler aslında. O yüzden hiç olmazsa kendimize karşı dürüst olalım. Ne istiyoruz? Kadınların aşk yaşamamasını mı? Sevgiden uzak kalmalarını mı? Sonu evlilik olmayacaksa -ki, kimse bilmez daha başta bir ilişkinin nasıl sonlanacağını- flört etmemelerini mi? Bir kadının yaşadığı aşk ve sevgi neden onun geleceğini etkilesin? Neden geçmişinde kara bir leke olarak anılsın? Bu soruyu kadınların kendisine sorması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle erkek annelerinin... Çünkü biliyor ve görüyoruz ki, anneler etkiliyor oğullarını. Onlar yıkıyor çocuklarının beyinlerini.
Not: 2004 yılında yazmıştım bu yazı. 14 Şubat nedeniyle katıldığım bir televizyon programında yine bunları konuştuk. Değişen pek bir şey yok yani.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.