Yakın tarihimizle yüzleşmek
Gelelim geçmişe, 89 yıl öncesine. Dünkü yazıda Yrd. Doç. Dr. Orhan Çekiç'in notlarından Cumhuriyet fikrine, Atatürk'ün silah arkadaşlarının bile karşı olduğundan söz etmiştim.
Bu kriz çözülünce, bir sonraki aşama Mustafa Kemal'i Meclis'e sokmamak olur. Bu da "Seçim kanunu değiştirilerek" yapılmak istenir.
Orhan Çekiç, bu dönemi şöyle anlatıyor:
SEÇİM KANUNU
"Muhalif kanadın üç milletvekili, Samsun'dan Emin Bey, Erzurum'dan Necati Bey, Mersin'den Çolak Selahattin Bey oturdular, bir 'seçim kanunu değişiklik önergesi' hazırladılar. Seçim kanununda değişiklik isteyenlerin önerileri şunlardı:
1. 'Bundan böyle milletvekili adayı, adaylığını koyduğu yerde en az beş seneden beri oturuyor olmalı.' Mustafa Kemal, yaşamı boyunca o cephe, bu cephe koşturmaktan, hiçbir yerde değil beş yıl, beş ay bile sürekli oturamamıştı. Belli ki bu maddenin hedefiydi.
2. 'Milletvekili adayının doğum yeri, Misak-ı Milli'nin sınırları içinde
olmalıdır!' Selanik, dışında kalmıştı.
Bu her iki madde de Mustafa Kemal'i hedef almıştı. Bu önerge TBMM Başkanlık Divanı'na verildi. Oturumu Halide Edip Adıvar'ın eşi
Dr. Adnan Adıvar yönetiyordu. O da muhalefet yapan İttihatçı kanadın liderlerindendi. 'Bir önerge verilmiştir. İncelenmek üzere ilgili ihtisas komisyonuna havale ediyorum' dedi."
ATA'NIN KONUŞMASI
Bunun üzerine Atatürk, "Bu önerge şahsımla ilgilidir. Ben TBMM'nin başkanıyım. Benimle ilgili bir önergeyi millet bilmek ister" diyerek
söz istiyor ve Nutuk'ta da yer alan konuşmasında şunları söylüyor: "Bugüne kadar ne yaptıysam, Türklük adına, İslam adına yaptığıma ve iyi şeyler yaptığıma inanıyordum. Kendi kurduğum meclisten, sayıları üç-beş de olsa milletvekilinin çıkıp da beni en doğal yurttaşlık haklarımdan, seçme-seçilme haklarımdan mahrum etmeye çalışacağını, cephelerde gırtlak gırtlağa savaştığım düşmanlarımdan bile beklemezdim. Ne yazık ki doğum yerim, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor; ayrıca herhangi bir seçim bölgesinde de beş yıl oturmuş değilim. Ancak bilmelisiniz ki, Selanik tek kurşun atılmadan Yunan'a teslim edildiğinde ben bir başka yurt köşesini savunmak üzere Derne'de, Bingazi'de, Trablusgarp cephesinde savaşıyordum. Eğer bu efendilerin dediği gibi, bir yerde beş yıl oturuyor olsaydım, o zaman Bitlis'i Muş'u alarak Diyarbakır'a dayanan Rus'un karşısına geçip bu şehirlerimizi kurtaramazdım. O zaman Çanakkale'de Anafartalar'da, Arıburnu'nda olmamaklığım gerekirdi. O zaman Filistin'de, Halep'te, Suriye'de olamaz, bugünkü Suriye sınırımızı eylemli olarak çizemezdim. O zaman Sakarya'da, Afyon'da, Dumlupınar'da olamazdım. Ama eğer ben oralarda olamasaydım, korkarım bu efendilerin de doğum yerleri Misak-ı Milli'nin sınırları dışında kalırdı. Şimdi bu efendilere soruyorum: Bu efendiler seçim bölgelerindeki halkın ciddi olarak düşünce ve duygularını mı dile getiriyorlar? Yani, millet bu efendilerle aynı düşüncede midir? Efendiler! Beni yurttaşlık haklarından yoksun kılma yetkisi, bu efendilere nereden verilmiştir? Bu kürsüden resmi olarak size ve bu efendilerin seçim bölgelerindeki halka ve bütün millete soruyorum ve cevap istiyorum."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.