Seda Kaya Güler

Anlamlı bir hediye

Hediye deyince aklımıza hep takı, giysi gibi kişiye özel ve pahaca değerli şeyler gelir. Klasik hediyeler bir bakıma. Kişiye özel, onun için düşünülmüş, emek verilmiş hediyelerle pek uğraşmayız. Arkadaşım Leyla, annesinin 70. yaş günü nedeniyle öyle bir hediye yaptı ki, tam da anlatmak istediğim konuya güzel bir örnek oluşturdu.
Hatıra defterlerini, anıları, özel günler için yazılmış notları, mektupları karıştırdı. Yakınlarına sordu. Ve annesi için söylenmiş, yazılmış güzel sözleri derledi, bunlardan küçük bir kitapçık yaptı. Kitapçık derken, bilgisayarda sayfalar hazırladı ve bunlardan renkli çıkışlar alıp, kitap haline getirdi. 50 tane. Yani pahalı bir şey değil. Ve bu kitapçıkları, evinde düzenlediği, annesinin arkadaşlarını ve sevdiklerini davet ettiği sürpriz partide dağıttı.
Hem annesi çok mutlu oldu hem de gelenler. Annesinin mutluluğunu size anlatamam. Size de böyle bir hediye gelse mutlu olmaz mısınız?
SEVGİ VE YAŞAM
Sevgiyi göstermenin incelikli ve zarif yollarını düşünmüyoruz hiç. İstiyoruz ki sevdiğimiz insan, biz istediğimiz zaman bizi sevsin, sevdiğini söylesin, yanımızda olsun. Oyuncağımız olsun yani. Kukla gibi, papağan gibi biz ne istiyorsak onu yapsın, söylesin. Sevmek de emek ister, sevilmek de. Biraz düşünmek, onun sevdiği şeyleri araştırmak, onu şımartmak lazım ki, o da bizi sevsin, şımartsın.
Engin Geçtan, "İnsan Olmak" adlı kitabında, "Pek çok insan, diğer insanlara ve onların sevgisine sahip olma eğilimindedir. Oysa ilişki ya da sevgi yaşayan bir süreçtir, nesne değil" der ve şöyle devam eder: "Dolayısıyla sevgi, beraberliğe yaşam katabilmeyi ve canlılığı artırabilmeyi içerir."
Biz genelde bir çaba göstermeden sahip olmak istiyoruz. Sevdiğimiz adam, sevdiğimiz kadın, eşimiz, çocuğumuz, arkadaşımız bizim olsun. Ve onlar için yaptığımız her çabayı da fedakarlık olarak değerlendiriyor ve bunun hesabını da soruyoruz. "Ben sana bunu yaptım, sen bana bunu yaptın?" diyerek.

İKİ TÜR İNSAN

Oysa sahip olmak, birlikte yaşamak. İnsan sahip olduğu şeylerle birlikte yaşayarak, bunun keyfine varabilir.
İşin özü de burada aslında. "Dünyada iki tür insan vardır" der Engin Geçtan. "Yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler."
Çoğumuzun evinde yıllardır kullanılmayan ve vitrinde saklanan fincan ya da tabak takımları bulunur. Bunları kullanmadıkları gibi yaşama da katılmaz, izlemekle yetinirler.
Oysa seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler.
Hediyeden farklı bir noktaya geldik ama yaşamak da korkmadan sevmeyi, acısıyla, tatlısıyla başa gelenle mücadele etmeyi, karşımızdakini anlamayı içeriyor. Geçtan'ın dediği gibi, "Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.