Zafer Şahin

Milletvekili ile danışmanın maaş kavgası

Ne küstah Fransızların Ermeni kartıyla Türkiye'yi köşeye sıkıştırma hamleleri, ne de Hrant Dink cinayeti. Ankara kulislerinde şu sıralar bir milletvekili ile danışmanı arasında geçtiği iddia edilen maaş kavgası konuşuluyor. İddia son derece ciddi ve bir o kadar da düşündürücü. Rivayet o ki, bir muhalefet milletvekili, danışmanını yanına çağırır ve "3 bin 600 liralık maaş sana çok. Bu paranın yarısını her ay bana vereceksin. Yoksa burada çalışamazsın" der. Danışman, vekilden gelen bu şok teklifi kabul etmeyince ipler kopar. Vekilin işine son vermekle tehdit ettiği danışman soluğu bir parti büyüğünün yanında alır. Parti büyüğü şaşkınlıkla dinlediği olaya kendisinin müdahale etmesinin şık olmayacağını belirtir ve danışmanı grup başkan vekillerine yönlendirir. Ancak danışmanın temaslarından haberdar olan vekil hemen devreye girer. Grup başkan vekillerine ulaşamayan danışmanın işine o gün son verilir. Geçtiğimiz hafta yaşanan bu olay her yönüyle ibretlik. Ancak hiç merak etmeyin üzeri örtülecek. Çünkü o danışmanın elinde bu iddiayı kanıtlayacak bir belge olmadığı gibi, arkasında duracak bir vicdan sahibi de yok.
Türkiye'de mobbingin en yoğun yaşandığı yerlerin başında TBMM geliyor. Zavallı danışmanların kaderi vekilin iki dudağı arasında. Hele de maaşlar 3 bin 600 liraya yükseldikten sonra mobbing katmerli hale geldi. Vekillerden bazıları iki danışmanının 6 bin 400 liraya ulaşan toplam maaşını 4 kişiye bölüştürüyor. Böylece 4 danışmanla çalışmış oluyorlar. Bir de eşini dostunu diğer vekillerle anlaşarak karşılıklı istihdam edenler ve hiç Meclise uğramayan tanıdıklarına danışman statüsünde maaş bağlatanlar var. Meclis Başkanı Cemil Çiçek bu rezalete mutlaka el koymalı. Yoksa yukarıdakine benzer daha çok olay yaşanacak. Olan da Meclis'in itibarına olacak.

Şikenin faturası küçük yatırımcıya

Türk futbolunu sarsan şike skandalında dananın kuyruğu bu hafta kopacak. Her zaman olduğu ağaçlara bakmaktan ormanı göremediğimiz için, şikenin devasa büyüklükteki futbol ekonomisine verdiği zararları henüz konuşmuyoruz. Türk Hava Kurumu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ünsal Ban'ın kulüplerimizin İMKB'de işlem gören hisse senetleri üzerinden yaptığı analiz, şikenin ekonomik boyutunu gözler önüne seriyor. Fenerbahçe'nin hisse senetleri şampiyonluğun kazanıldığı 3 Mayıs 2011 tarihinde, 3 Ocak 2011 fiyatına göre tam yüzde 84.61 değer kazanmış. Ancak şike soruşturmasının başlamasıyla hisse senetlerinde sert düşüşler gerçekleşmiş. Fenerbahçe hisse senedi 3 Ocak 2012 itibariyle, 3 Ocak 2011'e göre yüzde 28.14 değer kaybetmiş. Yani yatırımcının parasının neredeyse üçte biri buhar olup uçmuş. Şike soruşturmasında adı hiç geçmeyen Galatasaray'ın hisse senetleri de 2011 yılında ciddi şekilde değer kaybetmiş.
Ünsal Hoca'ya göre Türk futbolunun şu andaki durumu, 2006 yılında benzer bir şike olayının yaşandığı İtalya ile paralellik gösteriyor. İtalya'da soruşturma sürecinde piyasa değerleri dip yapan futbol kulüplerinin başına ne geldiyse bizimkilerin başına da o gelmiş. Ban, "Bu işten en büyük zararı itibarını kaybeden Türk futbolu ve kulüp aşkıyla Fenerbahçe- Galatasaray hisse senetlerini alan küçük yatırımcı gördü" diyor. Bu konuda son bir notu daha var Prof. Ban'ın. İtalya'da adı şikeye karışmadığı halde diğer kulüplerle beraber borsada inişe geçen Roma'nın hisse senetleri sonradan tavan yapmış. Bu mesaj son derece açık sanırım.

Bir garip istihbarat hikayesi

Hikayemizin kahramanı Efes Antik Kenti'ndeki kazılara başkanlık yapan Avusturyalı kadın arkeolog Sabine Ladstatter. Kendisi geçtiğimiz hafta ülkesinde "Yılın Bilim İnsanı" seçildi. Avusturya'nın en prestijli ödüllerinden biri kabul edilen bu unvana Efes'teki çalışmaları nedeniyle layık görüldü. Haberi duyunca birden 4 yıl geriye gittim. Ladstatter'in benim de yakından şahit olduğum Türkiye macerası biraz sancılı başlamıştı. Hatta iki ülke arasında basına yansımayan diplomatik bir kriz yaşanmıştı. Kültür ve Turizm Bakanlığı o dönemde Avusturya'nın kazı başkanı olarak atadığı Ladstatter'i 'Bilimsel yeterliliği yok' gerekçesiyle veto etmişti. Avusturya'nın tüm ısrarına rağmen bakanlık kadın arkeologa bir türlü onay vermiyordu. Görünürde bugüne kadar hep profesörlerin kazdığı Efes, bir doçente emanet edilmek istenmiyordu.
Oysa perde arkasında yaşananlar çok farklıydı. Üst düzey bir bakanlık yetkilisi ısrarlarım üzerine Avusturyalı arkeologun neden veto edildiğini bana anlatmıştı. Tabii yazılmamak kaydıyla. Aradan 4 yıl geçtiğine ve Ladstatter bu kadar başarılı olduğuna göre bu gerçek artık kamuoyu tarafından da bilinmeli. Aslında olay soğuk savaş dönemi casusluk hikayelerini aratmayan ayrıntıları içinde barındırıyor. O tarihte bizim istihbarat Ladstatter'i Avusturya'da sıkı bir şekilde araştırıyor ve babasının 2. Dünya Savaşı'nda Alman ordusunda görev yapan, aşırı sağcı görüşlere sahip biri olduğunu öğreniyor. Bakanlık da bu nedenle kendisini kabul etmiyor. O tarihte krizin aşılması ancak Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Genel Müdürü Johannes Koder'in Efes kazılarının başkanlığını bizzat üstlenmesiyle mümkün olmuştu. Ladsteatter de Koder'in iki yardımcısından biri olarak göreve başlamıştı. Kazılara başkanlık etmesi ise ancak 2010 yılının sonunda mümkün olabildi. Avusturyalı kadın arkeologun babasının adeta röntgenini çeken istihbarata şapka çıkarmamak mümkün mü? Keşke aynı başarıyı yurtiçinde de gösterebilselerdi de, Hrant Dink ölmeseydi diye düşünmeden edemiyor insan.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.