Faiz lobisi kazandı Türkiye kaybetti

Kimse hikaye anlatmasın... Merkez Bankası'nın faizleri radikal bir şekilde artırması uzunca bir süredir Türkiye'ye diş geçiremeyen faiz lobisinin bir kazanımıdır.
Doğal olarak Türkiye'nin yani bizim kaybımızdır.
17 Aralık'tan beri sahnelenen kirli oyunda asıl hedefin Türk ekonomisi olduğu başından beri belliydi.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin "Olan her şey spekütalifti ve suniydi" açıklaması Türkiye'nin nasıl bir tezgaha getirilmek istendiğini en net şekilde ortaya koyuyor.
Faizlerdeki artışı düğün- bayram havasında karşılayanlarla ülkedeki krizi körüklemeye çalışanlar arasındaki paralelliği görmemek için kör olmak lazım.
Faiz artışının şirketlere getireceği ek maliyetler, büyüme ve istihdamı olumsuz yönde etkileyecek.
Maalesef bundan sonraki süreçte Türkiye küçülecek.
Merkez Bankası belki de başka çıkışı kalmadığı için yapması gerekeni yaptı.
Ama Türkiye üzerinde oynanan kirli oyunun kurgulayıcılarına, faiz lobisine daha fazla direnemediği de ortada.
Tarafsız ekonomistlere göre, merkez bankalarının faiz artırımı ekonominin aslında bir kısır döngü içine girmesi demek.
Bundan sonraki her siyasi ya da ekonomik krizde piyasalar yeni bir faiz artırımı beklentisi içinde olacak.
Dua edelim de reel sektör ve basit sermaye yatırımları devam etsin.
Bu milletin emeğini, alın terini rantçılara, faiz lobilerine sömürtmek için elinden geleni ardına koymayanlar eminim şu an çok mutludurlar.
Maalesef istediklerini elde ettiler.

Hakikaten Qui Vadis CHP?
CHP'nin yönetiminin görmediği belki de görmek istemediği bir gerçek var:
17 Aralık operasyonunda hükümetle beraber CHP de yıpratılmaya ve dönüştürülmeye çalışılıyor.
Merkez sağa açılma hamleleri, düne kadar tu- kaka ilan ettikleri cemaatle kol kola yürümeler parti tabanında ciddi rahatsızlıklar yaratıyor.
CHP yönetimi gelen eleştirileri "iktidara yürüyoruz" masalıyla savuşturmaya çalışıyor.
Ancak mızrak çuvala sığmıyor.
CHP'nin aykırı milletvekili Hüseyin Aygün, Salı günü twitter'dan adeta döktürdü.
Zamanlaması son dönemin moda tabiriyle manidardı.
Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında hükümete yüklenirken o da klavye başında CHP yönetimini topa tuttu.
Hedefinde partisinin sağ kökenli adayları vardı:
"CHP'nin Kocaeli Dilovası'nda Hasan Ferit Gedik'in katlinde gölgesi olduğu iddia edilen Ercan Dalkılıç'ın aday gösterileceği haberleri geliyor, bir adım ileri, bir adım geri...
Mansur Yavaş, Mustafa Sarıgül, Lütfü Savaş, Sabri Erbakan, Ercan Dalkılıç..
Hakikaten Quo Vadis CHP?"
Aygün, Latince 'Nereye gidiyorsun CHP?' diye soruyor...
Bilen varsa anlatsın...
Mansur Yavaş'ın son bombası!
Ana muhalefet partisinin 'her ne pahasına olursa kazanmak' stratejisi ile Ankara'da sahaya sürdüğü aday Mansur Yavaş...
Kendisi 2009 yılında MHP'nin adayı olarak seçime girmiş ancak kazanamamıştı.
5 yılda ne değişti bilinmiyor ama MHP'nin kapıyı gösterdiği Yavaş'a CHP sahip çıktı.
Çıktı çıkmasına da Yavaş'ın geçmişi peşini bırakacak gibi görünmüyor.
Önce Türk solunun sembol isimleri Deniz Gezmiş ve Yılmaz Güney'e çaktığı bir kaset düştü internete.
"İki de bir Deniz Gezmiş'i, hakim katili Yılmaz Güney'i, terörist kör Eşber'i Yaşar Kemal'i kahraman ilan edenlere soruyorum. Bu insanlar mı çete yoksa siz mi çetesiniz?
Biliyorum kendisine bu saatten sonra 'Yavaş ol Mansur' demenin hiçbir anlamı yok.
O sakin görünümlü adam meğer azılı bir CHP ve sol düşmanıymış.
Dün ortaya çıkan yeni görüntülerinde sol düşünceye inanan insanları bakın nasıl tanımlıyor:
"Komünizm insanlara mutluluk değil; açlık, sefalet, fuhuş, rezillik veriyor!
Bizler 80 öncesi hiçbir şey yapmadıysak, bu uğurda ölerek memleketi komünist yapmadık!
Analarımızın, bacılarımızın Nataşa olmasını engelledik!"
Hayatı, dünyayı, solu, sosyal demokrasiyi böyle okuyan bir kafayı, CHP seçmeninin önüne büyükşehir adayı olarak çıkaran anlayışa ne demeli bilemedim.
Bu kafayla Ankara'yı alsanız ne olur almasınız ne olur?