• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Güneş gözlüğü katarakt oluşumunu yavaşlatıyor FİLİZ İÇKE ÖNAL

Güneş gözlüğü katarakt oluşumunu yavaşlatıyor

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.01.2012, 00:00
Sıklıkla 60 yaş sonrasında görülen katarakt, güneşten yayılan ultraviyole ışınlar nedeniyle daha erken yaşlarda da ortaya çıkabiliyor. Denizin etkisi ile İzmirlilerin bu ışınlardan çok etkilendiğine dikkat çeken Op. Dr. Fuat Bozkurt, "Bulutlu havalarda bile güneş gözlüğünüzü takın" diyor

Tüm dünyada ortalama yaşam süresinin uzaması ile birlikte, kataraktın ve katarakt ameliyatlarının görülme sıklığının da arttığını ifade eden Op. Dr. Fuat Bozkurt, "Katarakt, genelde 60 yaş ve üzerinde görülen bir rahatsızlık. Bazen doğuştan da görülebiliyor. Nadir olmakla beraber, daha genç yaşlarda metabolik bazı hastalıklar veya göze alınan darbeler sonucunda da katarakt gelişebiliyor" diyor. Özel Ege Sağlık Hastanesi'nden Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fuat Bozkurt'la katarakt gelişimi ve tedavide tek seçenek olan katarakt ameliyatlarını konuştuk.
-Daha çok ileri yaş hastalığı olarak bilinen kataraktın daha erken yaşlarda görülmesine yol açan, korunabileceğimiz faktörler var mı?
Katarakt, özellikle ultraviyole ışınlarının çok yoğun olduğu yüksek yerlerde veya deniz kenarında yaşayanlarda çok daha erken yaşlarda görülebiliyor. Ultraviyole ışınları her yerde var ama bazı yüzeylerde bu ışınlar daha çok yansıma yapıyor. Deniz kenarında olan bölgeler örneğin. İzmir de böyle bir yer. Üstelik deniz yüzeylerinden yansıyan ışınlar, cam yüzeyler sayesinde her yere dağılıyor. Hatta bu ışın yoğunluğu öyle çok ki hava kapalı iken etkileri devam ediyor ve "sarı leke" dediğimiz göz hastalığı ile birlikte kataraktın oluşumunu da hızlandırıyor. Eskiden hastalarımıza "Yazın mutlaka güneş gözlüğü takın" derdik. Artık bulutlu havalarda bile mümkün olan her zaman güneş gözlüğü kullanılmasını öneriyoruz.
Bununla birlikte katarakt gelişiminde, esas ana faktörün ilerleyen yaş olduğu biliniyor.
-Katarakt görmeyi nasıl etkiliyor?
Göz merceği, gözümüzün içinde şeffaf bir yapıdır. Bu merceğin görevi, görüntüyü netleştirip "retina tabakası" dediğimiz görme tabakasına ve onun tam ortasında yer alan "makula"ya odaklamaktır. Zaman içinde vücudumuzdaki bütün dokular gibi bu mercek de yaşlanıyor. Başlangıçta ışığı gayet güzel geçiren şeffaflık özelliğini kaybedip matlaşıyor ve yavaş yavaş adeta bir buzlu cama dönüşüyor. Merceğin ışığı süzmesinin bozulması ile hastalar görebilmek için daha bol ışığa ihtiyaç duyuyor ve görmesi bozuluyor.
-Hastalar sıklıkla ne tür şikayetlerle başvuruyor?
Genelde hastanın yaşam biçimi ve bunu etkileyen faktörlere bağlı olarak şikayetler farklılık gösterebiliyor. Örneğin "Doktor bey birkaç ay önce rahat görüyordum birden görmem azaldı", "Kitap-gazete okuyamaz oldum", "El işi yapamıyorum", "Televizyonda alt yazıları okuyamıyorum" gibi şikayetler oluyor. Dolayısıyla kişinin günlük aktiviteleri ne ise, görme ihtiyacı duyduğu her şeyde sıkıntı yaşıyor. Görme ihtiyacı yaşamımızın her alanında var. Dolayısıyla katarakt evde televizyon seyretmekten tutun da araba kullanmaya, otobüsün yazısını okuyamamaktan, karşıdan gelenin yüzünün ayrıntıları seçememek gibi birçok sıkıntıya yol açıyor.
-Muayenede tanı nasıl konuluyor?

Göz muayenesinde katarakt teşhisi koymadan önce hastadan detaylı bir öykü alınması ve diğer hastalıkların da sorgulanması çok önemli. Bu nedenle muayene sırasında kişinin gözlük ihtiyacı, göz tansiyonu, sarı nokta hastalığı gibi görmeyi etkileyen başka hastalıklar da sorgulanır.
-Mesela şeker hastalığı da görmede birtakım şikayetlere yol açıyor ve bu durum kataraktla birlikte de görülebiliyor değil mi?
Tabii ki. Hatta yüksek tansiyon hastalarında da şeker hastalarında olduğu gibi gözün içinde kanamalar ve ödem görülebiliyor. Bu rahatsızlıkların birlikte varolpu olmadığını tespit ettikten sonra durum net bir şekilde ortaya konulabiliyor. Gözde diğer rahatsızlıklar ve katarakt birlikte ise şayet, hangisi ağırlıklı olarak görmeyi bozuyorsa öncelikli olarak bunu düzeltmeye çalışıyoruz. Örneğin şekerden dolayı gözün içinde kanamalar varsa ve henüz katarakt bize arkayı görme imkanı veriyorsa, öncelikle bu durumu tedavi etmeye çalışıyoruz. Ama katarakt çok ilerlemişse "Önce kataraktı alalım, sonrasında gözün arkasını daha rahat görerek lazerle tedavi uygulayalım" deniliyor.
-Katarakt tedavisi nasıl yapılıyor?
Kataraktın tek tedavisi ameliyat. Elbette yıllar öncesinin ameliyatları ile bugün yapılan ameliyatlar çok farklı. tıpta her branşta çok ciddi gelişmeler oldu ama özellikle gözde ameliyat yöntemlerinde çok önemli hasta konforunu artıran gelişmeler oldu. Bunlardan şu anda gündemde olanı ve kataraktın tedavisinde tek metot gibi düşündüğümüz, fako emülsifikasyon cihazı ile yapılan katarakt operasyonlarıdır.

-Fako emülsifikasyon cihazları ile lapılan katarakt ameliyatlarının hastalara sağladığı avantajlar neler?

Bu ameliyatta göze 2-3 milim civarında özel bir bıçakla girilir ve yine bu ebatlardaki fako emilsifikasyon cihazının ucu ile işlevini yitiren eski mercek alınır. Ameliyatın en büyük avantajı, bu küçük kesinin ameliyat bittikten sonra dikiş ihtiyacı duymadan kendi kendine kapanmasıdır. Bu durum hasta için büyük kolaylık sağlıyor. Gözde dikiş olmaması bir yandan enfeksiyon riskini çok aşağılara çekersen diğer yandan batma, yanma ve ağrı gibi şikayetlerin görülmemesini sağlıyor.
-Ameliyatta kullanılan fako emülsifikasyon cihazının, bozulan merceğin çıkarılmasında ve yeni merceğin takılmasında nasıl bir işlevi var?
Cihazın ucundan çıkan ultrasonik dalgalar yardımı ile (ses dalgaları), katarakt gözün içindeyken eritilip çekiliyor. Katarakt temizlendikten sonra, yine 2-3 milim büyüklüğündeki aynı açıklıktan, gözün içine katlanabilen mercek yerleştiriliyor ve işlem bitiriliyor.
Ameliyat öncesi hastanın gözündeki numara ölçülüyor ve bu numaraya uygun mercek konduğunda hasta adeta hiç gözlük takmadan görebilme şansına kavuşuyor. Bu yöntem sayesinde katarakt ameliyatları hastayı hiç hastanede yatırma ihtiyacı duymadan, ayaktan tedavisini yaptırıp yine yürüyerek evine gidebileceği hale geldi diyebiliriz.
-Katarakt ameliyatlarının, iki göze aynı anda uygulanmamasının nedeni nedir?
Her ne kadar bu ameliyatlar için "Enfeksiyon riski az, göze son derece nazik uygulanan bir oprasyon" desek de neticede bu bir ameliyattır. Dolayısıyla risk asla sıfır düzeyine düşmüyor. Bizler hekim olarak her zaman olası riskleri düşünmek zorundayız. Çünkü önceliğimiz hastanın sağlığı. Dolayısıyla bu riskin sıfır olmaması, aynı seansta diğer göze de müdahale etmenin doğru olmadığını gösteriyor bize. Bu nedenle mutlaka önce bir gözün ameliyat edilip, ondan sonra en erken üçüncü gün diğer gözün ameliyat edilmesi en uygunu olanıdır. İki operasyon arasındaki bu süre bir hafta veya 15 gün sonra gibi hastanın arzusuna ve yaşam koşullarına bağlı olarak da değişir.
-Katarakt ameliyatında narkoz verilmemesi elbette bir avantaj ama hasta 'gözümü operasyon sırasında istendiği gibi sabit tutamazsam' gibi endişeleri yoğun olarak yaşıyorsa ne yapılabilir?
Bu hastaların kaygısı tabii ki. Acaba istemdışı bir hareket yapabilir miyim ya da çok büyük sıkıntıya girer miyim diye hastüanın kafasında kuşkular olabilir.
Ameliyat planlanırken hasta ile mutlaka bunlar da görüşülüyor. Çok endişeli veya kendine hakim olamayacak kadar yaşlı kişilerde tabii ki anestezi yapılabilir. Ama bu karşımıza çok nadir çıkan bir durum. Hastanın endişeli halini sezdiğimizde 'sedasyon anestezisi' dediğimiz,
bildiğimiz narkoz hali yerine, anestezi hekiminin kontrolünde uygun koşullar sağlanarak hastanın hiçbir şey hissetmeden bu ameliyatı olması mümkün. Böylece hasta yarı uyku vaziyetindeyken, endişeleri ortadan kalkmış vaziyette ameliyat yapılabilir.
-Ameliyatta takılacak merceğin özellikleri neye göre belirleniyor?
Ameliyat öncesi yapılan muayenede hastanın ihtiyaç duyduğu mercek numarası belirleniyor ve
istenen numaradaki mercek, sipariş edilip getirtiliyor. Bu şekilde ameliyat öncesi mevcut olan numarayı da sıfırlama şansımız oluyor. Dolayısıyla hastanın gözlüksüz görme imkanı doğuyor. Hatta son yıllarda çok gündemde olan, daha sık uygulanmaya başlayan multifokal (çok odaklı) lensler var. B mercekler hastanın uzak görmesini düzelttiği gibi, yakını da gözlüksüz görmesine imkan veriyor. Bu mercekler için henüz yüzde yüz başarılı diyemeyiz ama büyük oranda başarı elde ediliyor ve sıklıkla bu lensler de kullanılıyor. Bununla birlikte özellikle ileri yaş grubunda hastanın da özel bir isteği yoksa, genellikle yapılan uygulama uzağı gözlüksüz görecek şekilde bir mercek takılmasıdır.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA