• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Kur artışı alım gücünü zayıflatıyor CAHİT SÖNMEZ

Kur artışı alım gücünü zayıflatıyor

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10.03.2015, 00:00
Piyasa dengelerinin bozulması sadece kur-faiz-borsa üçgenini etkilemiyor. Asıl tahribatı reel ekonomide yapıyor. Hep şu önyargı vardır; piyasalar dalgalanır, faizler kurlar bir iner bir çıkar, önemli değil, sonra tekrar dengeye gelir. Biz büyüme hızına, enflasyon oranlarına ve istihdam verilerine bakalım. Oysa oldukça güçlü organik bağ var piyasalar ile reel kesim arasında...
Ekonomi ilginç bir bilim dalıdır. Aynen tıp gibi... Önce doktorun dediklerini anlamayız. Anatomi bilgimiz yetersiz kalır. Ne zaman ağrılar başlar, gözümüz ne doktor görür ne de söylediği olumlu sözleri duyar. İktisatta da böyledir... İstediğiniz kadar rakamlarla enflasyonun ya da işsizliğin makul seviyelerde olduğunu duyurun, çok anlam ifade etmez belli bir noktadan sonra... Ne yazık ki son aylarda piyasalardaki bozulma ekonomiye olumsuz yansımaya ve vatandaş da bunu hissetmeye başladı. Çünkü TL aşındıkça alım gücü de hızla geriliyor.
Alım gücünün azalması gayet yalın ifade ile hayat standardının düşmesi anlamına geliyor. Halk daha az mal ve hizmet tüketmek zorunda kalıyor. Tam bu noktada halkaları ekleyelim birbirlerine...

TASARRUFLARIN DÜŞMESİ
Daha az tüketim firmalarının daha az üretmesine, firmaların daha az emek gibi üretim faktörleri istihdam etmesine, işsizlik oranının yükselmesine neden oluyor. En büyük halkayı sona bıraktım; alım gücünün zayıflaması ile tasarruflar azalıyor. Ne olur tasarruflar düşerse?
Öncelikle Merkez Bankası, dolayısıyla mali kesim negatif reel faiz uygulayamaz. Yani enflasyonun üzerinde olmalı faiz oranları. Aksi takdirde tüketim tasarrufa tercih edilir hane halkı tarafından... İkincisi tasarruflar yatırımları karşılayamayacak seviyelere gerileyince cari açık kaçınılmaz olarak yükselir. Üçüncüsü, cari açığın yükselmesi ile yabancı sermaye bağımlılığı artar. Daha doğrusu... Rekabet koşulları gereği doğrudan yabancı sermaye çekme sıkıntımız olduğundan sıcak para bağımlılığı yükselir. Cari açığın finansmanının sıcak paraya kalması ile iştahlarını artırmak için TL faiz oranlarının biraz daha yükselme zorunluluğu ortaya çıkar. Sonuçta bu koşullar altında Merkez Bankası fiyat istikrarı ana amacına, yılbaşında belirlediği enflasyon hedeflerine ulaşamaz.

PRATİKTE DURUM NE?
Teoriyi bırakalım, kısaca güncel hayata da bakalım...
TÜİK'e göre her birey gelirinin neredeyse üçte birini gıdaya ayırıyor. Asgari ücret alan birisi 400 TL'sini sadece gıdaya ayırmalı. Gıda enflasyonunun son açıklanan yüzde 15.67 olduğunu baz aldığımızda aylık 407 TL harcaması gerekiyor aynı ürün sepetine... Doların aşındırma payını da ekleyelim... 2.30'dan 2.60'a çıkması durumunda, sadece 1.5 ay önce 400 TL'ye aldığı gıdayı 463 TL'ye alabilecek. Tabii maaş aynı ölçüde artmadığı için 60 TL civarına denk gelen tüketimden vazgeçecek. Hayır ben boğazımdan kesmem diyenler ise diğer tüketimlerinden ya da tasarruflarından kesecekler...
Sözün özü henüz FED faiz artırımı için düğmeye basmadan doların bu kadar yükselmesi ekonomiye ve bireylere ağır bedeller yüklüyor. Ya bir de artırıma başlarsa?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA