• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Toplumsal şizofreni

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19.01.2011, 00:00
Bir ülke düşünün, içinde bir sınıf insan yaşıyor. Bu insanlar kendilerini laik-Atatürkçü-çağdaş-ilerici gibi sıfatlarla tanımlıyorlar. Bu insan tipi, karşılıklı bire bir ilişkilerde son derece nazik, medeni tavırlar sergiler size karşı. Onların şahsında uygar bir insanda görmek istediğiniz bütün davranış kalıplarını görürsünüz. Ancak, bu insan tipi kendi yandaşlarıyla bir araya gelince neredeyse bir kurt adama dönüşüveriyor. Laiklik-Atatürkçülük gibi masum değerler birer savaş aracı, birer nefret ideolojisi, birer mücadele stratejisi halini alıyor. Buradan neden böylesine imha edici, yıkıcı bir saldırganlık türüyor, bunu sosyal psikologların ciddi biçimde incelemesi gerekiyor. Aşağıda bu sosyal şizofreninin şu son bir yıl içinde yaşadığımız tipik örneklerini sıralayacağım.
***
Tarih 5 Eylül 2010, dünyaca ünlü rock grubu U2 Türkiye'ye konser vermek üzere gelmiş. U2'nun Türkiye'ye gelmesinin çok özel bir anlamı var. Daha önce onlarca kere bu ünlü grubu getirme teşebbüsleri olmuş ancak grup, özellikle de grubun baş solisti Bono, bu teklifleri geri çevirmiş. Geri çevirme nedeni de çok anlaşılır bir gerekçeye dayanıyor: Bono aynı zamanda bir insan hakları savunucusu ve Türkiye'de insan hakları ihlalleri olduğunu düşünüyor. Üstelik de her gittiği yerde insanlara bu düşüncelerini açıklıyor. Fakat, Devlet Bakanı Egemen Bağış, son derece başarılı bir girişimle Bono'yu ikna ediyor ve U2'yu Türkiye'ye getiriyor. Bono Türkiye'nin artık insan hakları ihlallerine izin vermediği konusunda ikna edilmiştir. Nitekim on binlerce kişinin katıldığı muhteşem bir konser yapılıyor. İşte ilk toplumsal şizofreni belirtisi orada kendisini gösteriyor. Egemen Bağış, yani U2'yu Türkiye'ye getiren kişi yuhalanıyor. Niçin yuhalanıyor belli değil. Ya da belli, en azından bakanı yuhalayanların laiklik adına yuhaladıkları belli.
***
Tarih 12 Eylül 2010, yer Sinan Erdem Spor Salonu. AK Parti iktidarının Türkiye'ye kazandırdığı dünyanın en güzel salonlarından birisi. Tarihi bir gün yaşanıyor. Basket Milli Takımımız tarihinde ilk kez dünya şampiyonluğu finali oynuyor. Rakibi güçlü Amerika. Sonuçta Amerika'ya yeniliyoruz ve dünya ikincisi oluyoruz. Büyük başarı elde ettiğimiz konusunda herkes hem fikir. Bu arada hiç beklenmedik bir şey oluyor. Salonda bulunan Cumhurbaşkanı ve Başbakan ıslıklanıyor. Herkes şaşkın, sporcular mahcup. Çünkü orada siyasi bir olay yaşanmıyor. Bütün milletin kalbi tek yumruk olmuş, milli takımın başarısının keyfi çıkarılıyor. Islıklananlar ise bu milletin oylarıyla seçilmiş, bu milletin sembolik olarak onurunu temsil eden insanlar. Üstelik o salonu Türkiye'ye kazandıran, sporcularımızı yüksek primlerle teşvik eden yöneticiler. Ama şizofreni böyle bir şeydir işte. Gider kendi babasına, anasına kurşun sıkar, sonra da "şeytanı öldürdüğünü" düşünür.
***
Tarih 15 Ocak 2011, yer Seyrantepe stadı. Galatasaray Kulübü için tarihi bir gün. Seyircilerin üzerine yıkılmasından korkulan Ali Sami Yen Stadı yerine yapılan yeni tesislerin açılış günü. Şu anda dünya üzerindeki istisnasız en modern statlardan birisi olmuştu Aslantepe. Hikayesi de şuydu: Galatasaray aynı yerde daha önce inşaata başlıyor. Sonra eline yüzüne bulaştırıyor. Başkan Canaydın, Başbakan Erdoğan'a gidiyor ve "bizi bu rezillikten kurtar" diyor. Fenerli Başbakan Erdoğan, Başkan Canaydın'ın o perişan haline ve Galatasaray'ın içine düştüğü o zillete üzülüyor ve olaya el koyuyor. Tam 310 trilyon lira harcanıyor. Yollarıyla beraber 600 trilyon lira. Çünkü Tayyip Erdoğan milliyetçi bir insan, Galatasaray ise bu ülkeye hizmet etmiş bir takım. O güzel gün şizofrenlerin devreye girmesiyle berbat oluyor. Başbakan yuhalanıyor. Niye? Orada siyaset yoktu, sadece spor ve mutluluk vardı. Ama şizofren mutluluktan nefret eder. Başarıdan ve başarılı insandan da...
Evet, demokrasi böyle güzel bir şeydir işte, bir yandan insanlara protesto özgürlüğü tanır ama bir yandan da toplumsal hastalıkları bütün boyutlarıyla görmenizi sağlar.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA