Tarih 8 Kasım 2009. İstanbul Küçükçekmece'de, durakta bir İETT otobüsü bekliyor. İçi insan dolu bir belediye otobüsü bu. Otobüs tam hareket edecekken, bir grup PKK'lı ortaya çıkıyor ve ellerindeki molotofkokteylerini otobüse atıyorlar. O otobüste insanlar yandı. Bunlardan birisi de Serap Eser'di. Üniversiteye giriş sınavlarına hazırlanan gencecik, güzel bir kızdı Serap. Dünkü bazı gazetelerde Serap'ın insanın içini yakan fotoğrafını bir kez daha gördük.
***
Başka eylemler de oldu. 27 Mayıs 2011'de Cizre'de İHL yurdu molotofla yakıldı. Ölümden dönen o 3 masum çocuğun yüzlerindeki ifadeyi hayatım boyunca unutmayacağım. 21 Nisan 2011 tarihinde Van'da bir bankaya sığınan hamile kadını aynı silahla yakmaya kalktı bölücüler. 2 Nisan 2006'da İstanbul Esenler'de İETT otobüsüne molotof attılar. Tam 3 insan cayır cayır yanarak öldü. Diğer taraftan, KCK soruşturmasında ortaya çıkan deliller, adına molotofkokteyli denilen silahın bizzat PKK tarafından üretildiği ve kullanımının teşvik edildiğini ortaya çıkarıyor. Ancak hukuk sistemimiz bu silaha dair bir ceza tanımlaması yapmadığı için bu silahla eylemlere kalkışanlar mantar tabancası kullanmış gibi ceza alıyorlardı. Bu konudaki ilk uyarıyı Adana'nın başarılı emniyet müdürü Mehmet Avcı yaptı. "Molotofkokteyli denilen şey bir bombadır, atan vurulmalıdır" dedi. Bu açıklamayı ilk duyduğumda aynen katılmış; insanları yakarak öldüren, kitlesel ölümlere sebep olan bir eylem silahına karşı yasalarda boşluk olmamalı diye düşünmüştüm.
***
Sonunda Van Dördüncü Ağır Ceza Mahkemesi yasalardaki bu boşluğu gördü ve molotofu Mehmet Avcı'nın dediği gibi silah kabul etti. Yargıladığı iki teröriste de 12 yıl cezayı bastı. Bu kararı veren, bir bakıma içtihat oluşturan hakime tebriklerimi sunuyorum. Hem hukukun gereğini yapmıştır hem de milletin hislerine tercüman olmuştur. İnşallah bu karardan sonra insanlar yakılarak öldürülmez; oraya buraya molotofkokteyli atıp cana ve mala zarar verenlerin de yaptıkları yanlarına kar kalmaz.