• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Giden mektup, gelen mektup

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.03.2013, 00:00
MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan, "İmralı'nın bir diplomasi merkezine dönüştüğünü" söylüyordu basın toplantısında. Bu elbette abartılı bir muhalefet yaklaşımı, ancak İmralı ve Kandil arasındaki iletişim modelinin toplumu rahatsız edici bir yanı olduğu da bir gerçek. Koskoca bir toplum günlerdir "Apo'dan giden mektup, Kandil'den gelen mektup" haberiyle yatıp kalkıyor. Burada insanın içine sinmeyen şey su: Sanki mektuplaşmayı da içeren bu süreç, PKK'nın ve Abdullah Öcalan'ın devletten ve hükümetten bağımsız, devleti ve hükümeti de peşine takıp sürükleyen bir tasarımı gibi bir algı oluşturma riski taşıyor. Kaldı ki, terör örgütünün İmralı ve Kandil ayakları daha şimdiden "iyi polis, kötü polis" oyununu oynamaya başladılar. Kandil'in Abdullah Öcalan'ın gönderdiği mektuba cevabi mektubu Türkiye'ye geldi dendiği saatlerde Kandil'deki terör lideri Murat Karayılan ajanslara açıklama yapmakla meşguldü. Ne diyor Karayılan Efendi? KCK'lıların hepsi serbest bırakılmadan süreç işlemezmiş! Çözümün koşulları oluşmazmış!
Bunlar üst perdeden söylenen iddialı sözler. Belli ki "Öcalan'a tam sadakat taahhüdü" pek o kadar net değil.
***
Hep söyleyegeldiğimiz şeyi bir daha söyleyelim: Bir, barış süreci doğru ve yerinde bir süreçtir, başarılı olması Türkiye'nin hayrınadır. İki, bu süreci başlatan ve yöneten Türkiye Cumhuriyeti devleti ve hükümetidir, üstelik bu projenin arkasında sağlam bir halkoyu bulunmaktadır. Bir kere bu gerçekleri PKK'nın kurnaz çete diplomasisine kurban etmeyelim. Ancak, bunun yanında bir başka gerçeğin daha her zaman farkında olmamız şarttır, o da şudur: Karşımızdaki adamlar, yani PKK'lılar, öyle mağaralarda yaşayan kıro tipler değiller. Bu adamlar yıllardır farklı ülkelerin istihbarat örgütleriyle oynaşa oynaşa çatışma tekniklerini öğrendikleri gibi müzakere yöntemlerini de öğrenmiş kişiler. Abdullah Öcalan'ın basına sızan açıklamaları, Karayılan'ın dün sarf ettiği sözler birlikte düşünüldüğünde bu barış sürecinde daha çok çakallıklara, daha çok tilkiliklere tanıklık edeceğiz. Burada önemli olan husus şu: Devlet ve hükümet bu örgüt kurnazlıklarının sürecin arkasında duran halk güvenini zedelemesine asla izin vermemelidir. Ve unutulmamalıdır ki bu sürece dair halkın açtığı kredi ebedi ve sınırsız değildir.
***
Bu yeni sürecin daha öncekilerden farkı şeffaf olmasıdır. Ancak belki biraz daha şeffaflık gerekiyor. Mesela biz Apo'nun Kandil'e yazdığı mektupların içeriğine dair tek kelime bilmiyoruz. Ya da Kandil'den gelen mektubun içeriği... Ama diğer yandan BDP'liler bu mektupların içeriği hakkında bilgi sahibi görünüyor. Mesela 21 Mart'ta ne olacak? BDP'lilere bakarsak Apo teröristlerin silah bıraktığını veya sınır dışına çıkacaklarını açıklayacak. Benim itirazım tam da burada başlıyor işte. Apo hangi kararı alırsa alsın, toplumsal psikolojiyi böylesine istedikleri gibi beklenti içerisine sokmaları, hatta yönetmeleri kabul edilebilir bir şey mi? Devlet ve hükümet gizli kalması gereken çalışmalarını bir an önce tamamlamalı ve ortaya mutabık kalınmış bir takvim çıkartmalı, bunu da halkla paylaşmalıdır.
Halk PKK'lıların iyi polis, kötü polis oyununu değil, bu takvime kimin uyup uymadığını izlemeli ve denetlemelidir.
Oyuna ve hileye tahammülümüz yok artık!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA