Önce festivaller sonra da sürpriz bir şekilde sinema salonlarında seyirciyle buluşan "Bisikletli Çocuk" alternatif aile kavramı ile dikkatleri üzerine çekerken sinemasal başarısıyla 2011'in en iyi filmlerinden biri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Cannes Film Festivali'nin gediklilerinden olan Dardanne Kardeşler, iyiliğin mazide kalan bir meziyet değil, bugün hala uygulanabilir olduğunun altını çiziyorlar.
Bisikletli Çocuk'un konusuna gelince: Babası Cyril'i bir yetimhaneye bırakır. Babasından haber alamayan Cyril'in hayatta tek bir amacı vardır, o da ne pahasına olursa olsun babasını bulmak. Cyril, babasını ararken tesadüfen kuaförlük yapan Samantha ile tanışır ve ondan koruyucu annesi olmasını ister. Cyril, babasına olan öfkesini Samantha ile geçirdiği hafta sonlarında, kadının ona duyduğu sevgiyle dizginlemeye çalışır. Ergenlik çağında olan Cyril'in başı bir süre sonra banliyö hayatıyla derde girer.
Toplumların giderek muhafazakarlaştığı, milliyetçiliğin körüklendiği, kötülüğün başını alıp gittiği sistem içinde nasıl bir hayat kurabileceğiz? Hele bir de öz babanız sizi istemediğini söylerse. Filmlerinde -genel olarak- sistem içinde ezilen çocukları anlatan Dardanne Kardeşler "Bisikletli Çocuk"ta da bu kuralı bozmuyorlar. Kan bağı olmayan iki kişiden de bir aile olabileceği tezi ile toplumun önüne yeni bir modeli koyup, gerçek aile için kan bağı değil, güven ve koşulsuz sevginin temel şart olduğunun altını çiziyorlar. Mesela hayatın sert yüzü Cyril'i kötülüğe doğru teşvik ederken, Samantha da ona yardıma koşuyor. İyilik bir masal değil, gerçek ve yapılabilir bir şey.
NEDEN BİSİKLET?
Dardanne Kardeşler, filmde bisikleti bir sembol olarak kullanıyor. Baba mecbur kaldığı için otomobilini, eşyalarını ve oğlunun bisikletini de satıp ortadan öyle toz oluyor. Hele ki bisiklet ergenlikteki bir erkek çocuk için tüm dünyaya bedelken. Sonuçta Cyril sadece babasını kaybetmiyor, geçmişi de elinden alınıyor.
1990'lardan beri film yapan Dardanne Kardeşler'in, başından beri "öteki"leştirilenler ilgi alanlarına girdi. Marangoz veya işsiz, evsiz veya mülteci olanların yani toplumun kıyısında hayata tutunmaya çalışanların derdini sinemalaştırdılar. Refah toplumlarının göz kamaştıran cilasını kazıyarak kanayan dertleri ortaya çıkardılar. Bu nedenledir ki "Rosetta", "Çocuk" ve "Bisikletli Çocuk" filmleri Cannes'da Altın Palmiye ile taçlandırıldı.
"Bisikletli Çocuk" Dardenne'lerin çekmiş olduğu en iyimser filmleri diyebiliriz. Minimalist bir tavırla hikayelerini sinemalaştıran bu sinema üstatları bu kez geleceğe daha olumlu bakıyorlar. Genellikle amatör oyuncularla çalışan yönetenler Cyril rolü için bu kuraldan vazgeçmemişler. Ve 150 çocuk arasından seçtikleri Thomas Doret'iden gayet başarılı bir performans almışlar. Yönetmenleri Doret'i "Hem sıradan görünmeyi başaran hem de yoğun duyguları karşısındakine geçirebilen ender insanlardan" diye övüyorlar. Samantha rolünü ise profesyonel bir oyuncu olan "Cecile de France"a emanet etmişler. Doğal oyunu ile Cecile de France hem Dardanne Kardeşler'in hem eleştirmenlerin hem de seyircinin iltifatlarına mazhar oldu.
Belçika asıllı aktris Clint Eastwood'un "Öteki Dünya" filminden sonra uluslararası çapta bir üne kavuştu.
Dünyada pek çok şeyin yeniden tanımladığı bugünlerde "Bisikletli Çocuk"un verdiği mesajlara da göz atmakta/kulak vermekte fayda var derim ve maaile izlemenizi öneririm.
HAFTANIN FİLMİ
Tutku Günlükleri
1950'li yıllarda serbest gazetecilik yapan Paul Kemp, New York'taki hayatını bırakarak, küçük bir gazetede çalışmak için Porto Rico'ya gider. Gazetede çalışan Amerikalıların iç yüzlerini kısa bir sürede keşfeder. Kemp, çevresini saran öz yıkıma meyilli bu gruptan uzak durmaya ve kendisini korumaya çalışır. Başarılı bir roman uyarlaması olan "Tutku Günlükleri"nde Johnny Deep ve Aaron Eckhart başrolleri paylaşıyor. Kaçırmayın.