• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

Aşka 'Fransız' kalmayın

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 05.05.2012, 00:00
Aşksız yaşamak mümkün mü? Kaderin cilvesi, hayatın güzelliği, dünyanın merkezi aşk. Gösterimde olan "Aşkın Renkleri" filmi de aşkın çeşitli ruh hallerine odaklanıyor. Günümüz Avrupa'sından aşkla dopdolu bir filmin gelmesi ise sürpriz açıkçası. Çünkü aşk modern dünyada artık bir nostalji. Birine damardan bağlanmak bir Doğu geleneği. Batı aşkı sanayi devrimiyle tüketip bitirdi. Kitabın ve filmin bu kadar ilgi alaka görmesi belki de unutulan duyguları hatırlatıyor olması.
Önce küçük bir özet: Nathalie deliler gibi sevdiği kocasını bir kaza sonucunda kaybeder. Bunun üzerine Nathalie aşk defterini kapatarak kendisini tamamen işine adar. Bir gün aynı işyerinde çalışan Markus adındaki bir İsveçli genç onu etkiler. Çirkin denilebilecek bu genç adamın sempatik saflığı ve kendine özgü esprileriyle farklı bir aurası vardır. Başa gelen acı ne kadar büyük olursa olsun aşk yeniden gelmiştir.
"Aşkın Renkleri", David Foenkinos'un çok satan kitabından sinemaya aktarıldı. Üstelik kendisi ve kardeşi Stephane Foenkinos tarafından. Yazar/Yönetmen Foenkinos, "Kalbin kapısını asla kapatmamak" gerektiğini söylüyor. Hikaye de bunun üzerine kurulu zaten. Kocasının kaybından kısa bir süre sonra işe dönen Nathalie önce müdürünün aşırı ilgisine mazhar olur. Aynı şekilde iş arkadaşlarının da. Yıllar geçse de Nathalie hala kaybettiği eşine aşıktır. Tam tabiriyle kocasının üzerine gül koklamaz. Taa ki Markus'la karşılaşana kadar.

KİM BU MARCUS?
Markus in mi cin mi? Yoksa günlük hayatta görünmez olan tiplerden biri mi? Varlığı ve yokluğu belli değil. Ne vakit Nathalie onunla ilgilenir, İsveçli bu delikanlı seçilmiş arasına katılır. Markus gerçekten var mı? Yoksa Nathalie onu duygusal dünyasında mı yarattı? Baştan sona sıkı bir aşk hikayesi izlerken birden bire karşınızda bu bulmaca. İşin tuhaf yanı yazar/yönetmen David Foenkinos cevabı seyirciye bırakıyor.
Nathalie birgün ofiste Markus'u arar. İş arkadaşlarından bazıları onu tanımaz. Hatta bir gün Nathalie bara gider. Genç bir adam masasına gelip içki ısmarlamak ister ve neden yalnız olduğunu sorar. Nathalie'ye göreyse karşısında Markus oturmaktadır. Finalde Markus'un son sözleri olan, "Ben Nathalie gibi kadınların kalbindeyim" sözlerini anlamlandırmak yine seyirciye kalır. Aslında işin özü Markus aşkın en koyu rengidir.

AUDREY TAUTOU

Kitap son derece başarıyla sinemalaştırılmış. Nathalie'nin ruh hali eksiksiz aktarılmış. Gel-gitleri, hayata tutunma çabaları, hüznü... Etkilenmemek imkansız. Üstelik çok da gerçek. Zaten "Aşkın Rengi"nde hiç kimse film kahramanı değil. Hatta varlığını tartıştığımız Markus bile. Kuşkusuz filmi baştan sona Audrey Tautou omuzluyor. "Amelie" olduğu yılları çoktan geride bırakıp, olgun, başarılı bir oyuncu olmuş Tautou. Markus'u oynayan François Damiens de başarıyla ona eşlik ediyor.
Gerçeklik duygusu ve hüznüyle milenyum çağının, "Love Story"si "Aşkın Rengi". İster filmini izleyin, ister Turkuvaz Kitap'tan çıkan kitabını okuyun.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA