Yeni bir yıl, yeni umutlar demek. Pozitif düşünelim ki her şey pozitif olsun derken; 2010'un daha haftası çıkmadan Manisa'da yaşanan olay, anlaşılması çok zor bir şekilde içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bizim dün "Roman İsyani" başlığıyla verdiğimiz, bugün de Selendi'deki Roman vatandaşların evlerine dönmelerine yönelik olarak gayretleri haberleştirdiğimiz olaydan sözediyorum.
Aslında bu satırları yazarken kızgınım ama bundan önce, nasıl bu noktaya gelindiğini kısaca anlatmak istiyorum...
Salı gece yarısı saat 01'de, Bölge Haberler Müdürüm Ali Kayadibi'nin telefonuyla uyandım. Arkadaşlarım, olağanüstü bir durum halinde saat kaç olursa olsun beni aramaları konusunda kesin talimatlı olduğundan, bu telefonun da hayra alamet olmadığı belliydi aslında. Ali'nin sesi heyecanlı ama bir o kadar da telkin etmeye çalışır haldeydi.
Selendi'de 2 bin civarındaki vatandaşın, Roman vatandaşların yaşadığı mahalleye yürüdüğü ve araçlarına ve evlerine zarar verdiklerini aktardı Ali. Ancak; Vali Celalettin Güvenç ve Emniyet Müdürü Adem Aydemir'in, kaymakam ile birlikte Selendi'ye gittiğini, ayaklanan halkı sakinleştirdiklerini, güvenlik güçlerinin olayı kontrol altına aldığını ve Roman vatandaşlarla konuştuklarını da paylaştı.
Manşeti değiştirip değiştirmemeyi tartışırken, yarını beklemenin daha doğru olacağı kararını aldım ve Çarşamba günü sabah saatlerinden itibaren ilk işimiz bölgedeki arkadaşımız Fatih Mehmet Atalay ve Manisa Büro şefimiz Ali Filizkan ile haber merkezinden arkadaşlarım tüm yönleriyle haberi detaylandırdı. Bilgi kirliliği içinde haberi en doğru ve yansız vermek üzere uzun süren mesaimiz sonunda; yorum yapmaksızın olayı aktardık. Bu arada övünmeden geçemeyeceğim ki; yerel ve ulusal basında bir tek Yeni Asır her zamanki gibi haberdeki öncülüğünü ve refleksini gösterdi ve sadece biz haberi manşetten gördük.
Dün, bizim manşetimizden sonra başta haber kanalları olmak üzere tüm kanallar konuyu detaylıca işledi.
Vali Güvenç devrede
Gelelim, neden kızdığıma; Dün ben dahil haber merkezi ve bölge haberler olarak Yeni Asır ekibi yine Selendi olaylarının tüm detaylarını ve gelişmelerini takip ederken, konunun nasıl çarpıtıldığına da tanık olmaktan çok ama çok rahatsız oldum. Olayı etnik veya alt kimlik çatışması haline çevirme gayretlerine şaşırmamak elde değil.
Manisa Valisi Celalettin Güvenç'i iyi tanırım. Daha önceki valilikleri kadar Manisa'daki görev süresi boyunca tam bir ekip lideri gibi davranmaktan, iş dünyasıyla yakın ilişkiler kurmaktan, siyasi parti ayrımı gözetmeksizin tüm il başkanları ve milletvekilleri ile uyumlu bir ilişki sağlamaktan çekinmeyen, yeri geldiğinde inisiyatif almaktan da geri durmayan bir Vali olarak dikkat çekiyor.
Nitekim; kendisine ilk bu olayların bilgisi geldiğinde, evinden gelişmeleri takip etmeyi tercih etseydi, yani, Emniyet Müdürünü ve tüm yetkilileri yanına alıp Selendi'ye gitmeseydi, bununla da yetinmeyip tüm partilerin il ve ilçe başkanlarını toplayıp; bu olayın siyasi veya herhangibir yöne çekilmesinin doğurabileceği sıkıntıları anlatarak yardım etmelerini istemeseydi; olay çok başka boyutlara rahatlıkla kayabilirdi.
Nitekim; bununla da yetinmeyip dün gün boyu, Roman vatandaşların dernek başkanları, Selendi'de oturan Romanlar ve Selendi'de yaşayan vatandaşlarla yaptığı görüşmeler, hep çözüm arama ve sonuç elde etme üzerine oldu.
Selendi'nin MHP'li Belediye Başkanı Nurullah Savaş ve AK Parti Genel başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi ile Selendi, Salihli ve Manisa'da gün boyu temas ve girişimleri devam etti.
Ankara'da Kızılay Genel Başkanı Tekin küçükali ile yaptığı görüşmeler sonucunda yine çözüme yönelik inisiyatif aldı. Başkan Küçükali; ister Selendi'de, ister Salihli veya nerede isterlerse en geç 2 gün içinde istedikleri kadar prefabrik evleri kurabileceklerini, en az 3 ay iaşelerini (yeme içme) sağlayabileceklerini ve giyimlerini verebileceklerini söyledi.
Devlet aciz değil
Özetle şunu söylemek isterim ki; Kimse, kimseyi yerinden etmeye falan çalışmıyor beyler. Vali başta olmak üzere tüm yetkililer, mağdur durumunda olan Roman vatandaşlara yardımcı olmaya çalışıyor. Kendilerine soruldu ve nerede yaşamak isterlerse (Selendi de dahil) orada en güvenli şekilde yaşamlarına devam edecekleri garantisi verildi. Kimse kusura bakmasın ama koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 50 vatandaşını can güvenliği içinde yaşatamayacak kadar aciz değil, olamaz.
Bu tür konularda yorum yaparken, söz söylerken biraz daha dikkat edilmesi gerektiği aşikar. Bugün de CHP adına İnsan Hakları Komisyonu Üyesi Ahmet Ersin ve milletvekili Şahin Mengü, Selendi'ye gidecek ve çalışmalar yapacak.
Ben inanıyorum ki; bu tür olaylar, siyasete alet edilmeyecek kadar hassas.
Yanlış mı düşünüyorum?