En sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeceğim.
Bu bir teşekkür yazısıdır.
İzmir'e, Aydın'a, Denizli'ye, Manisa'ya, Muğla'ya, Uşak'a, Çanakkale'ye, Balıkesir'e teşekkürdür...
Burada yaşayanlara teşekkürdür...
İstanbul, Ankara, Adana, Gaziantep, Konya, Trabzon, Kayseri, Antalya, Tunceli, Kars'a teşekkürdür...
Burada yaşayan herkese teşekkürdür.
Ve aslında;
Tüm Türkiye'ye teşekkürdür.. Ve bu teşekkür aslında sadece benim değil, hepimizin teşekkürüdür.
Neden mi?
Cumartesi günkü yazımda bir çağrıda bulunmuştum; 'Tarihi Çağrı' diyerek:
"Vandallara ve yardakçılarına ve bölücülere çağrımızdır. 6-7 Ekim'de Kobani olaylarını bahane ederek bir iç savaş provası yapmaya kalkan terör örgütü ve yandaşları, 1 Kasım'da yine aynı fırsatçılıkla "sokakları" işaret edip halkımızı ayaklanmaya çağırdı. Bu kabul edilemez bir ihanettir. Kimliğinde TC numarası taşıyanların yaptığı bu çağrıya uyan ve ortalığı talan etmeye kalkanlar da VATANA İHANET İÇİNDE olacaklardır. Gelin vatana ihanet etmeyin.." dedik..
Ve; Diyarbakır ve İstanbul'daki az sayıda topluluk dışında güzel ülkemin güzel insanları, Kürdüyle Türküyle birlikte huzur içinde yaşamaktan asla vazgeçmeyeceklerini gösterdiler. 1 Kasım'da sokağa çıkanlar, protestolarını kırmadan, dökmeden yaptılar. Ezici çoğunluktaki milyonlar da; sokakta bazılarının pis oyunlarına alet olmaktansa, ülkelerini her şeyden çok sevdiklerini gösterdiler..
Bölgesinde bir huzur adası olan ülkemizde, birlik ve beraberliğimize hançer sokmak isteyen fırsatçılara izin vermediler.
Biz ki; Ege'ye şehitlerimizin onlarca cenazeleri geldiğinde, kızgınlıklarımızın zirve yaptığı günlerde, yıllarda bile etnik nefret ve düşmanlık yapılmasına izin vermemiştik; yine vermedik.
Demokrasimizin, vatanımızın, milletimizin, bayrağımızın ve birlik bütünlüğümüzün kıymetini hep bildik, bilmeye de devam edeceğiz.
1 Kasım'da bir kez daha görüldü ki; terör örgütü artık fiilen bitmiştir...
Bu yaptıkları, cılız çağrıları artık son çırpınışlarıdır.
Kendisine sempati duyanlar da yandaşlarının günden güne yok hükmüne gerilediği görülmüştür
Aslında tarihi bir sorumluluk alıp, atacağı sağduyulu adımlarla tarihe adını altın harflerle yazdırmak dururken; etnik siyaseti körükleyen ve Kürt vatandaşları sokağa, vurup kırmaya çağıran HDP de, bu siyasette ısrar ederse; yok olmaya mahkumdur..
Çözüm süreci, Kürt halkıyla beraber huzur içinde yürüyecek ve sonuç alınacaktır.
Demokratikleşmeden bir adım geri gidilmeyecektir.
Demokrasiden de vatandan da vazgeçilmeyecektir.
Şairin dediğini tekrarlamakta fayda var;
"Vatanın gözyaşlarının dinmesini" istiyoruz artık..
İşte bu yüzden de; huzurumuzu ve ağız tadımızı bozmaya yönelik her girişimi millet olarak reddediyoruz.
Özgürlüklerimizin, sorumluluk duygusuyla yaşanmasını istiyoruz.
Aksini isteyen ve bu yönde çırpınanlara da en güzel cevabı, tıpkı 1 Kasım Cumartesi günkü gibi veriyoruz.
Bunca acıdan sonra artık sadece huzur istiyoruz..
Bunu da öyle güzel gösteriyorsun ki Türkiyem..
Yüreğimin sesiyle haykırarak söylüyorum:
Teşekkürler Türkiye..