• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Gerçek bir medya kraliçesi: Oprah Winfrey

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 16.11.2010, 00:00
O dünyanın en güçlü kadınlarından biri. Televizyon dünyasının en çok para kazanan isimlerinin başında geliyor. Forbes dergisine göre 2,7 milyar dolarlık bir servetin sahibi.
ABD'de her hafta 42 milyon kişi tarafından izlenen Oprah Winfrey Show, 25 sezondur yayında ve ülkemiz dahil 145 ülkede gösterilerek en çok izlenen sohbet programı.
Bu hafta dünyanın en güçlü kadınlarından biri olan Oprah Winfrey'den söz etmek istiyorum. O televizyon dünyasının fenomenlerinden. Talk show'un bir numaralı ismi. Kraliçesi. Benim de idollerimden biri. 1986'dan beri "Oprah Winfrey Talk Show"unu sunuyor. Aynı zamanda Oxygen Media adlı, kablolu ve internet üzerinden kadınlara dair programlar üreten Oxygen Media adlı şirketin, 2000'den beri aylık olarak yayınlanan The Oprah Magazine'in sahibi.
Bugün 3 milyar dolara yakın bir servetin sahibi olan Oprah Winfrey, fakir bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Hizmetçi olan annesi ve madencilik yapan ve daha sonra belediye konseyi üyesi olan babası evli değillerdi.
Oprah doğduktan sonra annesi başka bir eyalete taşınınca kızını annesinin yanına bıraktı. Yaşamının ilk altı yılını kırsal kesimde büyükannesinin yanında yoksulluk içinde geçiren Oprah, onun çabalarıyla üç yaşındayken okumayı öğrendi. Birlikte kilisesine gittiler. İncil'deki ayetleri ezberden okuyabildiği için, küçük yaşta 'vaiz' lakabı ile tanındı.

GENÇLİK YILLARI
Altı yaşına gelince annesi Oprah'ı yanına aldı. Yaşamlarına yine yoksulluk hakimdi. Ama bu durum onun okumasını engellemedi. Tam tersine başarısıyla okuldakilerin gözüne girmeyi başardı ve iki sınıf birden atlayarak öğrenimine devam etti.
On üç yaşına geldiğinde kentin banliyölerinde beyaz öğrencilerin gittiği prestijli bir lisenin bursunu almaya hak kazandı. Okulda başarılı olmasına karşılık evde isyancı bir tutum sergiledi. Defalarca evden kaçtı.
Onunla baş edemeyeceğini anlayan annesi, bir yıl sonra kızını babasının yanına gönderdi. Sert ve disiplinli bir adam olan babası, kızının okuldaki başarısını göz önüne alarak, eğitimine öncelik verdi. Oprah her sene iftiharla geçerek okulun parlak öğrencilerinden biri oldu ve lisesinin "konuşma takımı"na seçildi. Ülke çapında yapılan bir yarışmada "dramatik yorum"da 2'ncilik ödülü aldı.
Katıldığı bir başka yarışmada da başarılı olunca, siyahi bir okul olarak ün yapmış Tennessee Eyalet Üniversitesi'nden burs aldı.

MEDYA KARİYERİ
Üniversitede iletişim öğrenimi gören Oprah'ın medya kariyeri, öğrenciliğin yanı sıra yerel bir radyoda çalışmasıyla başladı.
Artık o, eyaletin hem en genç haber sunucusu hem de televizyonda haber sunan ilk siyahi kadın.
Televizyon dünyasında hızlı bir şekilde kendine yer buldu. Önce altı haberlerini sunmak üzere Baltimore kentinde yayın yapan WJZ-TV'de yardımcı sunucu olarak çalışmaya başladı. Ardı ardına kanalın en çok izlenen programlarında görev aldı. Dönüm noktası, Şikago'ya taşınmasıyla başladı. Çok izlenmeyen yarım saatlik bir sabah talk showu olan AM Chicago'yu sunmaya başladı. Winfrey'in sunumuyla program, birkaç ay içinde en alt sıralardan, Şikago'nun en yüksek izlenirlik oranını elde ederek, o dönemlerin ünlü sunucusu Phil Donahue'yı geride bıraktı.
Bunun üzerine şovun ismi değiştirilerek The Oprah Winfrey Show adı altında ve ülke çapında yayına başladı. Donahue'ı yerel medyada geçmiş olan Winfrey ulusal izleyici sayısını da kısa zamanda ikiye katladı ve şovu gündüz yayınlanan şovlar arasında Amerika'da bir numaralı şov haline geldi.
Beyazların ve de erkeklerin egemen olduğu bir alanda, siyahi bir kadının başarılı olacağını kimse beklemiyordu. Aslında bir röportajcı olarak Phil Donahue'yi yerinden zorlaması mümkün bile değildi. Ama o gazetecilik kabiliyetindeki eksikliğini açık sözlü yaklaşımı, şaka kabiliyeti ve samimiyetiyle doldurdu. Acıklı hikayelerini anlatmaya gelen konuklarını dinlerken ağlamaktan çekinmedi. Buna karşılık konukları hiç kimseye anlatmadıkları sırlarını ona anlatmaktan çekinmediler. Bir bakıma Oprah'ın şovu "grup terapi seansı" gibi bir talk show haline geldi.

SİNEMA VE OPRAH
. Televizyonculuktaki başarısı, Stephen Spielberg'in yönetmenliğini yaptığı, 1985'te çekilen, The Color Purple filminde rol almasına neden oldu.
. Bu rolüyle, "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" dalında Oscar ödüllerine aday oldu.
. Kendi kurduğu Harpo Productions'ın yapımları arasında, kendisinin de rol aldığı, 1989 yapımı televizyon dizisi The Women of Brewster Place bulunuyor.
. Toni Morrison'un Pulitzer ödüllü kitabından uyarlanan Beloved adlı filmde Danny Glover'la birlikte rol aldı.
. Yapımcılığını yaptığı ve aile içi şiddet ve tecavüz konusunu işleyen "Precious" filmi Oskar'a aday olurken, Altın Küre'de "En İyi Yardımcı Kadın Ödülü"nü kazandı.

KİTAP DÜNYASI
. Programıyla olduğu kadar kilo verme çabalarıyla da tanınan ve bu çabası sonrası 45 kilo kaybedip, ideal kilosuna yaklaşmayı beceren Winfrey, 1995'te Washington DC'de düzenlenen, Marine Corps Maratonu'nda yarışarak, kişisel şefi Rosie Daley ve antrenörü Bob Greene'in de kitaplarının en çok satanlar arasına girmesine ön ayak oldu.
. Programına eklediği, Oprah's Book Club bölümüyle, adı duyulmamış yazarlar tarafından yazılmış kitapları tanıtarak, onların en çok satanlar listelerine girmelerini sağladı ve yayımcılık dünyasına büyük katkıda bulunmuş oldu.

KADINLAR İÇİN

. 1999'da Oxygen Media adlı kablolu ve internet üzerinden kadınlara dair programlar üreten şirketi kurarak, medya endüstrisinin ön saflarındaki yerini, şov dünyasının en güçlü ve zengin kadınlarından biri olarak perçinledi.
. 2000'de The Oprah Magazine, "O"nun ilk sayısı basıldı.

HAYIRSEVERLİK

. Business Week tarafından Amerika'nın gelmiş geçmiş en hayırsever siyahi kadını olarak adlandırılan Wifrey, Oprah's Angel Network adını verdiği hayır kuruluşuyla, Güney Afrikalı kız çocuklarının eğitimine yardımda bulunuyor. Bugüne kadar hem kız çocukları hem de Katrina Kasırgası mağdurlarına yardım için 51 milyon dolardan fazla bağış topladı.
. Çocuklara yönelik suiistimal ve tecavüzden yakalananların kimliklerinin, ülke çapında bir bilgi ağında bulundurulması için kongreye teklif götürmesine yönelik kampanyayı Başkan Clinton'a imzalattı.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA