• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Darısı başımıza

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 08.02.2011, 00:00
Tohum takas şenliği panelinin konuşmacılarından biri Celal Bayar Üniversitesi Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi öğretim üyelerinden yardımcı doçent Cenk Durmuşkahya idi. İzmir doğumlu Cenk Durmuşkahya, 1996 yılında Ege Üniversitesi Biyoloji Bölümü Botanik Anabilim Dalı'ndan mezun olmuş. Yüksek lisansını yaptıktan sonra doğa koruma ve milli parklar genel müdürlüğünde av ve yaban hayatı konularında araştırmalar yapmış. TÜBİTAK bursu ile Londra Doğa Tarihi Müzesi'nde ve İngiltere Kraliyet Botanik Bahçesi'nde de araştırma yapmış. Bitkiler ve doğa hakkında birçok makalesi var Cenk Durmuşkahya'nın. Pek çok dergide yazıları yayınlanıyor, aynı zamanda doğa gezilerine rehberlik ediyor. Türkiye florasının genel özelliklerini anlatıyor, bitkiler hakkında bilgiler veriyor, özellikle endemik bitkilerden söz ediyor.

TÜRKİYE'NİN ENDEMİKLERİ
Yeryüzünün yalnızca belirli bölgelerinde yayılan, bir bakıma yaşam alanı belirli bir bölgeyle sınırlı canlı türü ya da cinslerine endemik deniyor. Daha önce geniş alanlara yayılmış bazı türler, iklim değişiklikleri sonucu, ekolojik özelliklerine uygun belli bir yere çekilerek de yaşamlarını sürdürür. Örneğin Kaz Dağı göknarı gibi. Bu bitki yalnızca bu bölgede görülür.
Aslında Türkiye endemik bitkiler açısından son derece zengin. Örneğin İngiltere'de sadece 6 endemik tür varken, Türkiye'de bu sayı 3 binlerin üstünde.
Panelde tohumun önemine değindi. Tohumun sadece buğday, fasulye, çekirdek gibi küçük tanecilerden oluşmadığını, ceviz ve kestanenin de tohum olduğunu hatırlattı. Arkeolojik-botanik çalışmalardan söz etti. Arkeolojik kazılarda botanikçilerin de çalıştığını ve onların da fosillerde, kömürleşmiş bulgularda, hayvan dışkılarında bitkilerin izlerini sürdüklerini anlattı.

EGE'NİN OTLARI
Milattan önceki yıllarda en çok arpa, sonra buğday tüketiliyormuş. Buğdayın anavatanı da Anadolu. Daha doğrusu Mezopotamya bölgesinde yer alan Diyarbakır. Butopraklarda buğday olduğu için Türk halkı en çok ekmek tüketiyor. Pirinç de, mısır da çok sonra gelmiş Anadolu'ya. Tıpkı domatesin 100 yıl önce gelmesi gibi...
Ege'nin de pek çok özelliği var. Yenilebilir otlar bakımından en zengin bölgemiz. Örneğin Kars veya Erzurum bölgesindeki yenilebilir otların sayısı 10'u geçmezken Ege'de bu sayı 100'ün üzerinde. Ve bunları yok etmemek, gelecek nesillere de bırakmak zorundayız. Bu yüzden bu tür şenlikler çok önemli. Çiftçinin bilinçlenmesi, sorunların farkında olması çok önemli. Ege çiftçisi tohumuna sahip çıkarak bunu gösteriyor.
Son bir not da genellikle yeni evlenen çiftin ardından bekarlara söylenen "Darısı başınıza" deyiminin kökeniyle ilgili. Düğünlerde gelinle damadın üzerine konfetiler atma geleneğe aslında eskiden beri varmış. Ama o zamanlar plastik ya da kağıt olmadığı için darı atılırmış, evlilikleri bereketli olsun diye. Mısır değil ama buğdayın dedesinin dedesi olan darı.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA