• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Anneler Günü kutlu olsun!

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.05.2011, 00:00
Dün Anneler Günü'nü kutladık.. Her 8 Mayıs'ta olduğu gibi anneler gününde de hamasi edebiyatlar yapıldı, annelerin kutsallığından, başımızın tacı olduğundan söz edildi, kadınlar bir çiçektir denildi. Ama aynı gün birçok kadın yine şiddete uğradı, öldürüldü.
Oysa anneleri önemsiyorsak kadınları önemsememiz, kadınları önemsiyorsak onları özgür bırakmamız gerekiyor. Özgür derken, kadına bakış açımızı değiştirmemizden söz ediyorum. Onu korumak kollamak yerine, kendini korumasına izin vermemiz, özgüvenini kazanmasını sağlamamızdan.

ALDIRILANLAR

Bunun için kadını eksik, zayıf, güçsüz bir varlık olarak değil KADIN olarak görmemiz gerekiyor.
Örneğin; kadının vücut yapısı insan türünün devamına dönük olduğundan ANALIK, kadının doğal görevi. Ancak insan toplumunun hiçbir zaman doğanın eline bırakılmadığı için, üretim görevi yalnızca biyolojik rastlantıya bırakılmamakta, insanların isteğine göre ayarlanıyor.
Örneğin kadın tecavüze uğradığı zaman hamile kalabiliyor. Fenomen dizi Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de Cemile'nin istemeden hamile kalması gibi.
Bu yüzden de her yıl doğum sayısı kadar çocuk aldırılır. Ve bu suç sayılarak gizli yapılması istenir.
Ünlü feminist yazar Simone de Beauvoir'in de dediği gibi toplum bu konudan söz edilsin istemez ama! "Bir yazar çocuk doğuran ananın sevinç ve acılarını anlattı mı kimsenin sesi çıkmaz ama çocuk aldıran kadından söz ederse acımasızca eleştirilir." der ve şöyle devam eder: "Oysa hepimiz biliyoruz ki, zorlama analık çocuk esirgeme kurumunun eline bırakılan çocuklar demektir. Ana karnındaki yumurtayla ilgilenen toplum, doğan çocukların yüzüne bile bakmaz. Bu evlerde çocukların iğrenç muamelelerle karşılaşmasına da aldırmaz. Bütün dinlere, erkek egemen anlayışa göre karnındaki yavru, ananın malı değildir ve özerk bir varlıktır. Ama aynı toplum, analığı överken yavrunun ananın bir parçası olduğunu, anasının sırtından geçinen bir asalak olmadığını söyler. Erkeklerin kadını zincirlerinden kurtaracak her tülü girişime karşı koyuşları kadın düşmanlığının hala ne denli güçlü olduğunu göstermektedir."
Simone de Beauvoir bu satırları 1950'lerde yazdı. Aradan geçen onca yılda ne değişti derseniz, çok fazla şey değişmediğini söyleyebiliriz.
Kadını gebe bırakan erkekler olmasına rağmen sorumluluk almaya yanaşmaz ve onu bu sorunla baş başa bırakır, üstelik yargılar ve sorgularlar.
Kadın yüzüstü bırakıldığı zaman ya gebedir ya gebeliğini erkekten saklamak ister ya da ondan hiçbir yardım göremez. Kimi zaman istemeye istemeye aldırır çocuğu çünkü ya onu yok etmeye bir anda karar veremez ya bu işi yapacak doktor bilmez ya parası yoktur ve bu iş çok tehlikelidir.
Güçlü kadın için yaşanması gereken çok tatsız bir andır bu ama ister güçlü olsun ister güçsüz her kadın bunu yaparken suç işlemiş gibi acı çeker.

İKİLİ ÇATIŞMA

Zihninde ikili bir çatışma vardır. Analık arzusu doğumunu engelleyeceği yavruyu kendine saklamak isteyebilir. Analığı istemese bile yaptığı şeyden hoşlanmaz. Kimi kadınlar dünyaya gelmeyen bu yavruyu zihinlerinden söküp atamazlar.
Gebeliği önleme veya kürtaj, kadının özgürlük içinde ana olmasını sağlayabilir. İşte bu yüzden doğum kontrol hapı, yirminci yüzyılın en önemli icatlarından biridir. Kadının istemeden anne olmasının önüne geçer. Ne zaman anne olacağına kendisinin karar vermesini sağlar.
Aslında kadını doğurgan kılan hem kendi istemi hem de rastlantıdır. Kadın erkeklerle ilişkiye girmediği zaman veya girmesine rağmen kendisi veya kocası kısırsa anne olmaz.
Buna rağmen birçok kadın istememesine rağmen anne olmaktadır. Anneler günün kutlarken konuya bu açıdan da bakmakta yarar var.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA