• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Kadınlar bağışlıyor

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 28.06.2011, 00:00
Gün geçmiyorki "töre" adına cinayet işlenmesin. Kurbanlar da nedense kadınlar ve çocuklar oluyor. Çünkü erkek toplumun gücü sadece kadına yetiyor. Hayatla sorunu olan erkekler, kendilerini kanıtlayamayan, ispatlayamayan veya daha açık deyimle bir işe yaramayan erkekler, bunun acısını yakınları, sevdikleri kadınlardan çıkarıyorlar.
Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Bu toplum da erkeği kadından üstün gördüğü için erkekten yana. Namus adına cinayetlerin işlenmesine ses çıkarılmıyor, erkek haklı bulunuyor vs.
Niye böyle? Niye erkekler kendilerinin kadından üstün olduğuna inanarak kadını ezmeye çalışıyorlar? Niye bir cins diğerini ezmeye çalışıyor? Dünya hep böyle miydi, hep erkekler mi egemendi?
Kimilerine göre dünya var olduğundan beri böyle. Kimi araştırmacılar ise her üç tektanrılı din öncesinde, anaerkil toplumların hüküm sürdüğünü, başlangıçta ana tanrıçaların olduğu tezini savunuyor.

ANASOYDAN BABASOYA
Erkeklerin iktidarı ele geçirmelerinden önce anaerkil toplumların var olduğu tezi, ilk kez 19. yüzyılda, çok farklı kanıtlara dayanan iki araştırmacı tarafından ortaya atılmış. Bu araştırmacılardan Johann Bachofen, arkeolojik kadın heykelciklerine ve özellikle de klasik mitolojiye dayanarak tezini savunmuş. Kuzey Amerika yerlileri arasında araştırma yapan Lewis Henry Morgan ise, burada kadınların kendi yaşadığı topluma göre, çok daha yüksek bir statüye sahip olduklarını, dinsel ve siyasal faaliyette büyük bir rol oynadıklarını, ekonomiye ise egemen olduklarını saptamış. Ayrıca soyun ana tarafından hesaplandığını gözlemlemiş.
İlk baştaki anasoyluluk, topluluğun yerleşikliğe geçmesi ve mülkiyet birikiminin yaygınlaşmasıyla erkekler tarafından değiştirilmiş.
Fridercih Engels de bu tezi sürdürerek, ilk başta topluluğun ortak mülkiyetini kadınların denetlediğini, ama tarıma geçişle birlikte erkeklerin tarım araçlarını kullandıklarını ve onlara sahip olduklarını, böylece özel mülkiyet sahibi ilk cinsin erkekler olduğunu öne sürmüş.

KADININ BOYUN EĞMESİ
Erkekler bu mülkiyeti kendi çocuklarına geçirmek istedikleri için de tekeşliliği getiriyorlar. Çünkü ancak böylelikle kendi soylarının mülk edinmesini güvence altına alabileceklerini düşünüyorlar. Anasoylu bir sistemde, erkeğin sahip olduğu her şey, ana tarafına kalıyormuş. Yani erkeğin kendi çocuklarına değil, kız kardeşinin çocuklarına geçiyor, kendi çocukları da karısının soyuna ait oluyor. Babasoylulukta ise, erkeğin karısı üzerindeki cinsel tekelin yanı sıra çocukları üzerinde ekonomik ve hukuksal tekeli oluyor. Sonuç olarak, anasoyluluktan babasoyluluğa geçiş süreci içinde kadınlar cinsel olarak sınırlandırıldılar ve ekonomik olarak da ikincilleştiler.
Bu tür temelli değişikliklerin yavaş mı, yoksa hızlı mı gerçekleştiği bilinmiyor. Bilinen tek şey, bu süreç içinde kadınların ikincil işlerle görevlendirildikleri ve statülerini korumanın giderek zorlaştığı. Esas sorun da kadınların buna boyun eğmeleri ve eğemeye devam etmeleri. Bunun nedeni belki de İ.Ö. 4000 yılında yazılmış şu dizelerde mevcut:
"Bağışlayan Kadınım benim, yatışabilen Kadınım,
Öfkelenmeyen Kadınım, kendini yatışmaya bırakan Kadınım,
Nimetlerini veren Kadınım, bağışlayan Kadınım,
Öfkelenmeyen Kadınım, nimetlerini bağışlayan Kadınım."
Nereye kadar bu bağışlamak sürecek, merak ediyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI