Tam anlamıyla, işkence (!) Gecenin bilmem kaçında oynatılan, popomuzdan trım trım terler akıtan maç saatleri meselesi! Uygulayacı, kendince haklı ve gerekçeli sebeplerini ortaya koymuş olsa da iklimlerin yer değiştirdiğinin, hala nasıl farkına varmadıkları konusuna, bir türlü basmas benim şu kalın kafam (!) Yani, ne deseler boş mu, boş! Her neyse, elimizayağımız dolaşmaması ve 'Erken neticelenir!' niyetiyle, koyulduk Sivas'a... Takım tertiplerini okuyup, Burak ile Umut gibi hücumcuların yedek bırakıldığını görünce, beraberliğe oynadığını düşündüm Hamza'nın... Çünkü; ne zaman hedef santrafor olmuş-oynamış Podolski? İşte size gerçek; GS'de, kaleyi bulan şut sayısını, 'sıfır' gösteriyor, ilk yarı sonu istatistikleri(!) Savunma zaaflarından dolayı Muslera'nın, ne kadar zorluklar yaşadığını vurgulayacağımı düşünürken, Atıf'ın şutunu yumurtlayıverdi, çok sevdiğim bizim oğlan (!) İşin başında, hal böyle de olunca, kafasına 'tık-tık!' vurup, seçmece karpuz misali yanlış ve hatası yüksek adamlara dilim, nasıl kısa kalmasın o dakikalar? Atıf'ın folluğa dönüştürdüğü ve hataları paçalarından akan bir Sabri'ye, niye koca bi paragraf ayıramıyorum, koca sayfada? Bir yanım, 'Üç kupanın!' şımarıklığını düşünürken diğer yanım, bu keyfiyetten kaynaklanan kadro arayışlarını şüpheli gözlerle izliyor, Hamza'nın! Sabri'nin yerine 'odun!' dikse, daha iyi olabileceğinin, Atıf'ı ceza alanı içerisinde düşürmesinden sonra anlamıştır herhalde (!) Keza; Burak Yılmaz'ı oyuna dahil edip, ilk golü yakalaması sonrası, sanırım vurmuştur kafasını duvarlara(!) beraberliği yakalamakta, asli görev yerini iyi kullanan Podolski ile bayağı irdelemeştir kafasındaki planı... Geçen yıl, yukarılarda sert esen rüzgarları geçtin bir biçimde ama, bitmiyor -bitmeyecek yeni esintiler.... Sivas'ta, kuşun kanadından yel kapıyordun, son dakika... Bir yüzünü yıka! Hesabı