Kaderin cilvesine bakın! Her ikisinin de handikapı, hafta sonu kendi liglerinde 'Derbi' oynayacak olmalarıydı, dün akşam...
Altı puana sahip grup lideri Benfica'nın, kaybetse bile başı ağrımayacakken, Galatasaray'ın eğer ki üç puan hediyesi durumunda, vücudunun her tarafını kaplamış 'isiliklerle!' çıkacaktı Fenerbahçe karşısına..
İçgüdüsel bir refleks...
Katkım olması maksadıyla, maç düdüğü daha öter ötmez kaldırdım ellerimi ve başladım duaya! Yanımda duran vatandaşın; '3-1 Yeneriz!' demesine kalmadan Benfica'nın en etkili ismi Gaitan, sanatsal hareketlerle topu kavuşturmaz mı, Galatasaray ağlarına! 'Uğursuz!' demişim gözlerinin içine içine, üç numaralı bakışımla! Yelkenleri suya indirdiğimizi düşündüğüm o anlar, hafif hafif canlandığı, fark ediliyordu Galatasaray'ın...
Almeida'ın eline çarpan topun penaltı olması ve Selçuk İnan'ın vuruşu gole çevirmesiyle, nasıl da coşmuşum? Alman panzeri Podolski'nin, bacak arasından filelere bıraktığında ise zıpır zıpır fırlamışım, oturduğum yerde!
Böyle bitmesi için...
Doğruya, doğru...
Galatasaray'a göre, iki segment daha üstte Benfica... Karşılaşmanın böyle bitmesi için, yine kaldırdım elleri havaya! Uyuyan aslanı, uyandırdıklarını düşünüyordum çünkü...
Wesley Sneijder'ın direkten dönen topu, Umut Bulut'un kaleciye çarptırması sonrası, ufak ufak, umut rüzgarları esmeye başladı içimde... Beni bu duygulara sürükleyen pozisyonlarda, o topu ellerine 'vantuz' gibi çeken Muslera sayesinde, elbette...
Adamların, haldur huldur saldırmaları...
Şansına teğet geçen toplar...
Ve, en az sahadaki Galatasaraylı futbolcular kadar, şırım şırım terlemişliğim var televizyon karşısında! Sanırım, karşılaşmayı dört gözle izleyen ve mutsuzlukları had safhaya çıkmış olan Fenerli'ler de üzgündür, dün akşam(!)