Maç başlamadan, Galatasaray'ın iki dezavantajı vardı bana göre... İlki; kötü başlangıçtan dolayı yaşanan huzursuzlukların, Hamza Hoca'nın artık burnunun direğini sızlatması! İkincisi ise; Hakan ile Semih problemi! İkisi de karakter olarak iyi çocuklar ama, kaç yıldır birbirlerine yabancılar ve bir türlü aynı dili konuşamıyorlar her nedense(!) Hani büyüklerimizin bize ezberlettiği, 'İti an, çomağı kap!' veciz sözü var ya, tam bu sorunları kafamda tek tek irdelerken, Semih Kardeş'in kademe hatasından veya Muhammed'i arkasında unutmasından demeliyim, 'şok!' golü görüverdik GS ağlarında! Yani Muslera o an, önünde oynayanların yedi sülalesine küfür etse, hiçbirinin dönüp de, yüzüne bakmamaları lazım! Her iki ekibin harcadığı paralara göre karşıdan bakarsak Galatasaray, Vakko... Gaziantepspor'sa, Perşembe Pazar'ı konumunda! Biri çıksın desin ki, bu fikrinde yanlışsın!
Yenilen golden sonra jetonlar düşmeye başladı ve Galatasaraylı kardeşler, hücum etmeyi akıllarına getirdiler. Koskoca ilk yarıda geliştirdiği üç atağın birinde, Podolski ile ancak, beraberliği yakaladılar. Dün akşama ilişkin, sahanın her yerini adım adım adımlayan, çok fazla top kazanmasının yanısıra, oyunu basite indirgeyen ve müthiş paslar atan o 'Rodrigez' denilen çocuğun güzelliklerinden bahsetmezsem, günaha girerim. Aferin O'na.. Sayesinde orta alan toparlandı ve hiçbir katkısı gözükmemesine rağmen, Umut'tan gelen golde de, kendisine verdim, en büyük payeyi... Ölücem arkadaş(!) İşler, böyle bir ekip karşısında, ne güzel yoluna girmiş, tıkır tıkır giderken, hangi akla hizmet, sahanın en iyilerinden Yasin'i oyundan almak? Keza, bana göre Podolski'yi? Galibiyet, elbette güzel... Kutlanmalı... Ancak yaptığım tüm ikazlar, yarınlar için Hoca'm, yarınlara!!!