Kongreden bu yana, tam tamına geçen on sekiz gün... Yine, yapılan kamyon dolusu transferler ve tekrardan başa getirilen malumunuz, geçen seneki teknik direktör! Fatih Diniz başkan olursa, desteği sürdüreceğini söyleyen, İstanbul eşrafından bir Erdal Acar... Ve, adı 'Cumhuriyet' ile anılan asırlık çınar, ne yazıktır ki, ikinci yarının ilk maçında, lisansları çıkaramama gibi bir 'ayıpla!' baş başa...
Bırakalım, onca dökülen para, onca transferlerden sonra, puan cetvelinin tabanına kafa üstü çakılmışken bu 'aymazlık!', bu 'vurdumduymazlık!' niye veya neden? Durduk yerde bu kadar para dökmelerine, ciddi saygı duyuyorum ancak, kongre için o sözleri veren ve o 'racon kesen!' Acar'lar sahi, şimdilerde nerede?
Yukarıdaki sorular kontör nizamında bir bir beynime düşerken, Pote'den gelen erken golle bir karamsarlık çöktü içime, daha bi soru silsilesi yedi beynimi! Çanakkale misali, mecburen eldeki mevcutlarla karşılaşmaya çıkan bu yürekli çocukları, taktiksel yönden yahut birbirlerinin alışkanlıklarını öğrenemediklerinden dem vurmak, benim fıtratımda, hem ayıp, hem günah!
'Maç, berabere bitsin!' diye dua ederken Ömercan'ın golüyle nasıl mutlu oldum, anlatamam... İkinci perde başladığında, kuşkularım devam ediyordu ancak, diye bilirim ki, Adana Demirspor'dan daha etkindiler oyun alanında... Çocuklar ne yapsın? Gökhan sakatlanıyor, ardından da, Berkaycan... Sonrası, Karşıyaka'da düzen bozuluyor ve rakibin ikinci golü geliyor, maalesef! 'Görüntüden umutluyum' demiştim, geçen Galatasaray karşılaşmasında...
Düşüncem, hala aynı... Yalnız, gelmeliyim fasulyenin zararlarına(!) Tablo, kötü! Ligin dibi, kaynayan kazan! On yaşındaki çocukların 'Aldım topumu, oynamıyorum!' veya ' Benim babam, senin banı döver!' gibi şımarıkların, ne zamanı, ne yeri...
Beyler!.. Farkındaysanız, yönettiğiniz takım 'Langayaka' değil, Karşıyaka(!)