Sabahın esselatı, saat 7.30'lar filan... Göztepe sahilinde 'iyot' açlığımı gidermeye çalışırken, Köprü Durağı'nın tam önünde elliye yakın Göztepeli'lerin, canhıraş bağırışmaları, nasıl kaçacaktı ki gözümden... Bi dakka durdum, izledim. Yoluma devam ederken 'şeytan!', elliye yakın soru soruyordu, ardı arkası kesilmeden... İlki mesela; MHK, İzmirli hakemleri, böylesi zor olan bir karşılaşmaya atayarak, herhangi bir yanlış karar verdiklerini varsayalım, bu kentte yaşayan bu çocukların özellerini tehlikeye attıklarının altını çiziyor! Şeytan bu, geliyor aklına!
İkincisini saydırıyor... 'Lan oğlum Metin! "derbi" dediğin şeye bak! Biri on beş milyon harcamış, diğeri aynısını! Hal böyleyken, ligin apartumanında, oturduğu katlara bi göz gezdir. Neyin derbisi?' diye geçiriyor. Şeytan bu, soruyor işte!
Taraftarlara değiniyor; gözü, KSK tribünlerinin açtığı o 'Bir ağlarız, bir güleriz... Sanmayın ki, vazgeçeriz!' pankartına ilişmiş... 'Sezon başından bu yana tonla yanlışlar yaptılar. Elalemin oğlu, üç- otuz para verecek diye, sessiz kaldılar ve hatta destek verdiler inanılmayacak bir şehvetle! Soruyor, sonuç bu mu olmalı?' Şeytandır, sorar (!) Geçiyor bi de Göztepe tarafına; 'Mehmet Sepil'in, fedakar bir başkan olduğu kesin... Diyadin klasiğinden sonra, Önder Özen gibi, huyunu suyunu bilmediği ve son zamanların kaybetmeye alışmış bir teknik adamını getirmesinden anlaşılıyor ki, başkanın kılavuzları karga!' 'Yanlışsın!' diyeceğim şeytan ama, ne yazık ki, dilim kısa...
Şeytandan arındım, geldim maça... 'Derbi' masalını geçelim,,, güçler dengesi adına, apartumanın üstünde oturan daha bi kalantor gözüken ev sahibi, kazanmııştır maçı ve az olan ümidini arttırmıştır bana göre... Hayranlıkla izlediğim genç kaleci Erhan'ın müthiş kurtarışları, ne yazıktır ki KSK'ye tedavi olamadı, dünkü karşılaşmada... Haberin var mı, taş duvar... Demir kapı, kör pencere? Ne yazık ki, küme düştü Karşıyaka(!)