Olaylara bak! Milli Takım hocası, damatlarıyla restoran basıyor, küfrediyor, kavgaya karışıyor(!) Federasyon yöneticileri, önceleri kulağının üstüne yatarak, tepkileri ölçüp biçiyor, sonrasında bakıyorlar ki iş yaş, hocanın görevine son veriyor, hemi de yüklü bir tazminatla (!) Soru soramayan gazetecileri karşısına oturtarak, ekranlar karşısında, tırışkadan saydığı gerekçelerini, haklıymış gibi alt dudağını sağa kaydırarak sıralıyor, sıralıyor( !) O gün; 'Bu olayı yut!' dedim, kendi kendime...
Daha evveli... Milli Takım'ın kaptanı, yurt dışındaki gururumuz, medar-ı iftiharımız, adamlığınla övündüğümüz Arda Efendi, dönüş uçağında, gazeteci Bilal Efendi'nin (Meşe) yanına kadar sokularak yüzüne ağza alınmayacak lafları giydirirken, Futbol Federasyonu Başkanı'nına da, ana-avrat sövüyor eyi mi? Milli Takım hocası, bir müddet farkında değilmiş gibi davranıyor...
Bakıyor iş yaş, artık kafasını O mu koparıyor, yoksa Arda Efendi kendimi bırakıyor, bilinmez (!) Sözüm ona, olay kapatılıyor (!) La havle, bunu da yuttum, çektim sineye... Velhasıl iki kocaman kara leke, futbolumuzun alnının çatısına kazınıyor böylece...
'Ahmet'i mi getirelim, yoksa Mehmet'i mi?' tartışmaları, gazete sayfalarını dokuz manşet süslerken, zamanında güzel ülkeme küfür eden Lucescu denen zat, binbir rica ve ciddi bir para ödenerek getiriliyor, altın yaldızlı tahterevanla (!) Yutayım mı, yutmayayım mı, artık başladım kara kara düşünmeye... Nutkumun tutulduğu, imza töreni gerçekleşirken açıklama yapan Lucescu Efendi'nin, bilmem danıştı etti mi ama, yanında Federasyon Başkan'ı otururken yaptığı Arda sürprizi, dokundu kanıma (!) Arda'yı kazanacağını söylerkerken, bakıyorum başkan, gayet memnun ve huzurlu (!) Evet, ne yazıktır ki, önceki gün yemek yediler, ricacı oldular Arda'dan (!) Yok, yok (!) Eşrefpaşa'da, babamızdan öyle öğrendik. Bizde aileye küfür, namus meselesi ve o laflar benim kursağıma takılırken, futbolun başındaki Sayın Demirören'in gırtlağından nasıl geçiyor, gelse külahıma bi anlatsa (!)