• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ELİF AKTUĞ

Date kültürü ve bizdeki randevu

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30.06.2015, 00:00
Geçtiğimiz hafta yazılarını çok sevdiğim köşe yazarı Oray Eğin, ABD'de geçerliğini koruyan 'date' kültürüne değindi. Ben de iki kelam etmek istedim 'date' üzerine. Bizdeki karşılığı 'randevulaşmak' olabilir, ben 'çıkmak' kelimesini kullanmıyorum, 'date'in karşılığı olarak. Çünkü 'çıkmak', sevgili olmak veya flört etmekle aynı anlama geliyor bence. Yani bir ilişkinin, belki de uzun bir beraberliğin hatta evliliğin ilk adımı. Ancak ABD'lilerin 'date' dediği bambaşka bir şey. Bir kadın veya adam, aynı zamanda birkaç ayrı 'date'e çıkabiliyor. Date demek, flört etmek üzere niyetlenen iki kişinin birbirini tanımak ve anlamak üzere sohbet etmek amaçlı buluşarak bir şeyler içmesi veya yemesi. Date iyi giderse, ardından bir uzun akşam yemeği, bir sinema, bir hafta sonu tatili gelebiliyor. Medeni bir tanışma yöntemi yani, bizdeki ilk randevu gibi. Oray'ın yazısını okuyunca daha doğrusu sorduğu şu soruya bakınca, ne düşüneceğimi bilemedim. Uzun süredir New York'ta yaşayan Eğin, "Bizde durumlar nasıl?" diye soruyordu. İstanbul kabus gibi bir şehir, yaşananlara ya kulak tıkayıp içine kapanacaksın, kaybolacaksın; ya da yalnız kalmamak adına ortama uyup başka bir şekilde kaybolup gideceksin. Bizde artık bir randevulaşmak, adım adım bir ilişkiye başlamak, son derece demode. Selam veriliyor, numaralar alınıp veriliyor ve ilişki başlıyor, hemen oracıkta.
Adam paralıysa, işi kolay. Elde edemeyeceği kadın yok. Ne müzik zevki, ne hayata bakışı, ne hayattaki amacı, ne kişiliği önemli değil, kadınların tek derdi; faturalarımı öder mi? Kusura bakmasınlar, itiraz da etmesinler. Bu bakış açısı ve açgözlülük hali beni nicedir ürkütüyor, birçok insanla ilişkimi kestim. Erkeklerin de tek derdinin ne olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kadını beğendiyse, anında elde etmek istiyor. O gece, bilemedin haftasonu. Kadın nazlanırsa, "Ben senin bildiğin kızlardan değilim, gel önce birbirimizi tanıyalım" diyorsa, bir daha aranmıyor erkek tarafından. Çünkü adamın üzerine atlamaya hazır, bir dolu kız var. Bir şık restoranda yemek yemek, bir yurtdışı tatili için, hayatlarını o anda harcamayı seçiyorlar. Çok acı! Spor salonlarında, kuaförlerde, kafelerde rastlıyorum bu kadınlara, kimini tanıyorum. Belki İstanbul'da uzaktan bakınca görkemli ve elitist! gibi görünen ve parayla 'kirletilmiş' ortamlar dışında kalan ama hala kirlenmemiş semtler ve insanlar vardır. Belki oralarda bir erkek elinde bir demet çiçekle, kızı evinden alıp, akşam da evine bırakıyordur. Belki söz olmasın diye kızın ablası da onlarla yemeğe çıkıyordur. Bilemiyorum bugünlerde yaşananlar canımı sıkıyor, insanlar beni şaşırtıyor, üzüyor. Bir adamı sokakta ölüme terk ediyorlar, bir köpeciği silahla vurabiliyorlar, bir bebeği sokağa terk edebiliyorlar, çocuklara tecavüz ediyorlar, "Suriyeli" diye elini açana sırt çeviriyorlar; insanlar en büyük hayal kırıklığım son gönlerde... Date kültürü kimi biz kim?

Böyleyken böyle
*Benim rengim belli. Kimi zaman beyaz ve grilerde dolaşsam da rengim siyahtır ki siyah tüm renkleri içinde barındırır. "Şunu yazmadın, bu konuya değinmedin, fikrini söylemekten çekiniyor musun" diye 'çemkiren' bir gurup okuyucum var ki, onlara cevaben yazıyorum. LTBG hakkında yazmamış olmam, hayatımda bir renk olmadığı, eşcinsel haklarını desteklemediğim anlamına gelmez. İnanın o yürüyüşe katılan ve alkış tutanlar arasında zerre kadar hümanist olmayanlar var.
*Alaçatı'da deniz yok! Tatile giden ve apar topar arkadaşını arayan bir kadın bunu telefonda söylemiş. Alaçatı lafını duya duya, iznini kullanmak üzere beldeye gelen kadın şaşkınlık içindeymiş. En gözde tatil beldesinde on gün ne yapacağını bilemeyen kadının telefon sohbeti Alaçatılı bir dostun kulağına çalınmış. Şaka gibi değil mi, kısmete bak sen...
*Havuz kenarında keyif yapayım dedim, aldım gazetelerimi, dergilerimi, yayıldım. Gölgeye yerleştim, şahane bir rüzgar, mis gibi serin bir hava... Gayet hoş, bikinili iki genç kadın yanı başımda yağlandı, şezlonga uzandı, sigaralarını yaktı. Dumandan kaçmak için bir miktar uzaklaştım yanlarından ve bir sohbet başladı aralarında inanılır gibi değildi. Kocalarından "dallama" diyerek bahsediyor ve bir yastıkta kocamak üzere "evet" dedikleri adamı, günümüz tabiriyle "gömüyorlardı"... Bir kadın, dallama dediği adamla niye evlenir, niye bir başkasına bu şekilde bahseder, nasıla kendine yakıştırır bu kelimeyi bilemiyorum. Argodan tiksiniyorum...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA