Oktay Kaynarca, Gülben- Ergen tartışmasını duydunuz mu? Gülben Ergen, Oktay Kaynarca'nın başrolünde oynadığı 'Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ı eleştirmiş. Oktay (Bey demiyorum, gayet yakınız) cevap vermiş, "Sanat yapıyoruz, sanat özgürdür" demiş, Erhan da (Bey tabii, öyle yakın falan değiliz) manidar bir tweet ile topa girmiş: "Çok eşliliği, gayrı meşru ilişkiyi, o ilişkiden doğan çocuğu normalleştiren ve buna aile dizisi diyen eşkıya dünyaya hükümdar olsa ne olur?"...
Yasak aşk nedir acaba? Aşkın bir yasağı, bir durağı mı var? Dünyada kaç kişi yaşıyorsa, o kadar çeşitli aşk ve aşkın yaşama biçimi vardır, ben bile öğrendim; ki aşk konusunda 'dünyanın en beceriksizleri yarışması' yapılsa ilk beşe girerim.
AKLIM OLSA BEN YAŞARIM!
Akıl vermede üstüme yoktur, üniversitelere (güya iletişim üzerine) sohbetlere gittiğimde konu dönüp dolaşıp aşka geliyor her nasılsa. Bunca zamandır yazdığım 'görkemli' aşk ve ilişki yazılarından sonra, aşk acısı yaşamaya pek gönüllü gençler çevremi sarıveriyor; "Anlatsanıza, akıl versenize, nişanlım çok kıskanç, sevgilim huysuz, kız arkadaşım her şeyime karışıyor, sevgilimin baskısı yüzünden sınavlara bile çalışamıyorum, en yakın arkadaşımın ayrıldığı erkek arkadaşından hoşlanıyorum"... İletişim Fakültesi öğrencileri, önce kendi 'iletişim'lerini halletmek istiyor... Haklı olarak... Bu arada aşkla alakalı sorular da, sorunlar da değişmiyor, ne tuhaf. Bir dönem aşkı, kendinden çok büyük bir erkeğin kollarında arayan bir arkadaşım vardı. Bir kaç ay sonra isyanına şahit olmuştum, "Vazgeçtim, yaşlı bir erkeğin dırdırını çekeceğime, genç ve sağlıklı bir erkeğinkini çekerim, en azından göz zevkim bozulmaz"...
Yasak aşk, yani 'sahipli' birini sevmek; tanımı böyle yapıyor ve böyle anlıyorum. Edebiyatta da, müzikte de, sinemada da en güzel eserlerin ortaya çıkış sebebi, Oktay Kaynarca'nın dediği gibi. Evli bir erkeği veya kadını sevmek, aman ne travma! Başkasına aşık olduğu için kocasını ve hatta çocuklarını terk edene de şahit oldum, boşanacağım vaadiyle sevgilisini yıllarca oyalayan adama da...
BÜYÜK KONUŞMAMAK LAZIM
Aşk, belki başlı başına 'yasak' bir kavram olmalı, yasaklanmalı. Bunca insan aklını oynatıyor baksanıza, olan da olmayan da. Aşka tutulan aşkında kalamıyor, aşkından ayrılan kafayı toplayamıyor. Kimi "Çivi çiviyi söker" diyor önüne gelene yazıyor, kimi "gelecek bir gün" diyerek yıllarını heba ediyor.
Erhan/Gülben/Ahmet/Ayşe fark etmez, insanların büyük konuşmaması lazım; aşkın nereden geleceğini bilemezsin. Ne diyeceğini, nerede duracağını da. "Yasak aşkla ne işim olur" dersin, kroşeyi yersin! Bazen yasak bir aşk, 'yasak olmayan' bir aşktan daha güzel, anlamlı, derin, unutulmaz olabiliyor. Birinden veya bir şeyden vazgeçemeyen için de, birini başkasından vazgeçemediği halde sevmeye devam eden için de ne manyakça bir durum değil mi? Belki aşk yasaklanmalı, aşka düşmemek için bir ilaç keşfedilmeli, aşık olunca doğrudan sevgi/saygı aşamasına geçilmeli, aşk acısı çekenlere şok tedaviler uygulanmalı, aşk acısı çektirenlerin tez zamanda kellesi vurulmalı...
Bana sorun, tıpkı aşk acısı çeken/ çekmek için kıvranan/aranan üniversite öğrencilerinin sorduğu gibi, sormaya devam edin, bakın ne güzel çözümlerim var, acısız, sancısız...