Biri Türk Gazeteci...
Denizhan Güzel!
Yıllardır İzmir basınındadır.
Güzel haberlere imza atar, çektiği fotoğraflar ödüle doymaz!
Bunun dışında çok farklı bir misyonu daha vardır:
"Çeşme-Sakız Adası ekseninde Türkiye-Yunanistan ilişkilerine katkı koymak!" Diğeri suyun öte yanından;
"Sakızlı Rena!" Sakız (Chios) Adası Belediyesi Turizm Sorumlusu Rena Pagoudi Damigou...
"Gül Yürekli Rena" da diyor ona sevenleri...
Sakız Vali Yardımcısı yakın zamanda "En iyi Türk; ölü Türk" dediğinde kafa tutan cesur kadın o!.
"Türkler bizim dostlarımız" ı haykırıp Selanik'te Atatürk'ün evi önünde imza kampanyaları gerçekleştiren, ırkçılığı lanetleyen yiğit kadın!
Meslektaşımız dostumuz Atilla Köprülüoğlu, Denizhan ile Rena'yı yazmış. Okuyalım;
"Onlar sık sık bir araya geliyorlar.. Bir Çeşme'de, bir Sakız'da..
Etle tırnak olmuşlar!..
Denizhan Çeşme'de "Fahri Sakız Konsolosu", Rena da adada "Çeşme Konsolosu" sanki!..
İnanılmaz bir komşuluk tesis etmişler..
Sürekli aktiviteler düzenliyorlar..
Bugün Türklerin de Rumların da en çok gidip geldiği, gezdiği yerleşimlerin İzmir, Çeşme, Sakız olmasında yadsınmayacak payları var...
Yannis Ritsos...
"Uluslararası Barış Ödül"lü, şiirleri 80'den fazla dile çevrilmiş "barışın sevginin sesi" ozan...
"Çocuğun gördüğü düştür barış/ Ananın gördüğü düştür barış/ Ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir barış" yazmıştır...
Sonra;
"Kardeşler, barış içinde ancak/ Derin derin soluk alır evren/ Tüm evren, taşıyarak tüm düşlerini/ Kardeşler, uzatın ellerinizi/ Barış budur işte" demiştir!
Sonra Bülent Ecevit'in kaleminden Londra'da 59 yıl önceki dizeleri...
"Sıla derdine düşünce anlarsın/ Yunanlıyla kardeş olduğunu/ Bir Rum şarkısı duyunca gör/ Gurbet elde İstanbul çocuğunu..." Siirlerde de hep barış, hep kardeşlik...
Ne de olsa;
"Aramızda bir mavi büyü/ Bir sıcak deniz/ Kıyılarında birbirinden güzel/ İki milletiz!" Teşekkürler Denizhan...
Epheristo poli Rena!
Türk Kahvesi isteyince...
Kahvenin keyif verici ve sosyal özelliğinin yanı sıra, sağlığımıza yararlı işlevleri de var. Uzmanlar kahvenin içerdiği kafein ve anti-oksidanların, zayıflama sürecine etkili olduğunu iddia ediyorlar. Kahvenin şeker hastalığını önleyici özelliği varmış.
Alzheimer ve Parkinson hastalığına karşı koruyucu etkisi bulunuyormuş.
Hafızayı güçlendiriyormuş.
Hatta migren ataklarını bile hafifletiyormuş.
Şimdi size Ege'nin popüler sohbet ustası Ali Rıza Saysen hocamızdan "kahve üzerine" birkaç görüş....
Siz de kahve tiryakisi misiniz?
Bendeniz günde 2-3 fincan içerim.
Kahve, kültürümüze öyle bir yerleşmiş ki, atasözlerimiz bile var.
En Bilineni: "Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır." Ama az duyulanlar da var.
Mesela "Uyku yorgansız, kahve dumansız olmaz." "Dumansız kahve, imansız Türk'e benzer." "Kahve Yemen'den gelir, bülbül çimenden gelir. Havva kızın sevgilisi kalpten, derinden gelir." Bir derin Türk aforizması daha:
"Kahve cehennem kadar kara, ölüm kadar kuvvetli, sevgi kadar tatlı olmalı."
Geçenlerde Çeşme'mizin özellikle son yıllarda daha da popüler olan bir beldesine gittik. Adı bende saklı, o popüler mahallemizin, popüler sokaklarından birindeki kafeye oturduk. İşletme biraz sakindi.
Gelen afili garson kardeş, son moda kestirdiği saçlarını savura savura mönüyü önümüze koyma lütfunda bulundu. Dostlarım mönüyü incelerken, garsona hitaben:
"Kardeşim bana şöyle okkalısından bir sade kahve yaptırıver" ricasında bulundum.
Çocuk yüzüme şöyle "zavallı" dercesine, acıyarak baktı. Şaşırdım.
"Hayrola" deme cesaretini gösterdim. Çocuk bilgiç bilgiç:
"Beyefendi bizde Türk Kahvesi bulunmaz" demez mi?
Şaşkınlıktan yerimde şöyle bir kıpırdandım.
"Anlayamadım, Türkiye'de yaşayan bizler, ülkemizin tanınmış yörelerinden birindeki kafede, "Türk Kahvesi" bulamıyoruz öyle mi? Peki sizde ne var?" "Efendim müessesemizde, mönü listemizde de gördüğünüz gibi her türlü kahve çeşidimiz mevcut.
Mocha, Espresso macchiato, espresso affogato, espresso freddo, espresso doppio, espresso restresso...
İtalyan kahvelerinden hoşlanmıyorsanız size Brezilya, Kolombiya, Bolivya, Etiyopya gibi daha birçok ülkenin arabica, robusta kahvelerini önerebilirim.
Hatta geçen hafta Papua Yeni Gine'den bir arabica geldi, hmmmm! ağzınıza damağınıza layık. Daha saymakla bitmeyen filtre kafe çeşitlerimiz beğenilerinizi bekliyor." "Sevgili kardeşim, ben kendi ülkemde, doğup büyüdüğüm şehrimin bu güzel yöresinde, şöyle damağımı şaplata şaplata bir sade Türk kahvesi içmek istiyorum. İşletmenizde neden bu alıştığımız, ana babamızın, atalarımızın içtikleri kahveyi satmıyorsunuz?" Soruma verdiği yanıt çok ilginç, çok çarpıcı, çok da düşündürücü idi:
"Beyefendi Türk Kahvesi diye bir kahve var mı ki, size onun servisini yapalım?"