• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Yerli dizilerin etkileri

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13.07.2015, 00:00
Birçok yerli dizi yurt dışında büyük bir ilgi ve merakla izleniyor. Bundan hepimiz mutluluk duyuyoruz. Muhteşem Yüzyıl gibi dönem dizilerinin yanı sıra bugünün Türkiye'sinden kesitler veren dizilerimiz de var Güney Amerika'dan Avrupa'ya Rusyda'dan Arap ülkelerine kadar. Bu diziler toplumsal yapımız hakkında da fikir veriyor bizi yakından tanımayan inanlara. Geçenlerde Küba ziyareti sonrası Gila Benmayor yazmıştı; rehberin annesi Türk erkeklerinin gerçekten üç-dört karısı olup olmadığını merak ediyormuş mesela!
Öyle ya her ne kadar karşı çıksak, itiraz etsek de bizler alışkınız kızların küçük yaşta rızaları alınmadan kocaya verilmelerine. Kuma gitmeye veya üzerlerine kuma getirilmelerine ses çıkaramamalarına. Evliliklerinde söz sahibi olamamalarına. Örneğin annelerine bile giderken kocalarından izin almak zorunda olmalarına ve eğer izin alamazlarsa gidememelerine.

DÜRÜST OLMAK VEYA OLMAMAK
Bekar olsalar da durum değişmiyor. İster çalışıyor olsunlar, ister "ev kızı" (bu da büyük bir merak uyandıran bir konudur eminim) hayatlarına evdeki erkeklerin karışıyor ve maalesef kadınlarımız da buna ses çıkarmıyor ya da çıkaramıyor.
Başka toplumlarda cinsellik bizdeki kadar tabu değil. Kadınlar da erkekler gibi cinsel özgürlüğe sahip. Tabii bu demek değil ki herkes sürekli eş değiştiriyor ve kafalarına göre takılıyorlar. Aslında sadakat bizim beğenmediğimiz toplumlarda, bizim verdiğimizden daha çok önem verilen bir konu. Evlenmeden önce cinselliği yaşayan kadın ve erkek, evlendikten sonra birbirlerine karşı dürüst davranıyorlar.
Hani bizim insanlarımızın soru sorulduğunda karşılarındaki kişilerden en çok bekledikleri şeydir ya "dürüst olmak", bunun için birbirimizi olduğumuz gibi kabullenmemiz gerektiğinin de bilincinde olmamız gerekiyor. Ama bizim gibi duygularımız ve kendi doğrularımızla değil de "el alemin" ne dediğiyle daha çok ilgilenen toplumlarda "yalan" ve "iki yüzlülük" had safhada. Kendimize bile yalan söyler durumdayız.

TAŞRA KORKUSU
Yazar Buket Uzuner'e göre toplum olarak önemli sorunlarımızdan biri "taşra korkusu"nu içimizden atamamak. Cuma günkü yazımda son romanı Toprak'tan bahsetmiş ve bazı alıntılar yapmıştım. Roman kahramanlarından genç Karaca'nın "Muhafazarlık"la ilgili soruları vardı bu alıntılar arasında. Yanıtı yine romanın baş kadın kahramanı Defne veriyor. Bir bakıma yazarın kendisi. Diyor ki: "Osmanlı'nın hazin biçimde çöküşünden beri Türkiye'nin yerinde -İstanbul'da bile- hepimizin içinde derin bir 'taşra korkusu' var. Osmanlı İmparatorluğu, Ortaçağ Avrupası'nın anlayışına göre özgürlük ve haklar, eşitlik ve eğitim alanında çoksesliliğiyle yükselen bir kültüre sahipken, dört yüz yıl sonra aynı Osmanlı halkının sadece yüzde 9'una okuma-yazma hakkı tanıyan, büyük çoğunluğu mesleksiz ve üretemeyen bir zekat topluluğuna dönüşmüştü. Bilim ve felsefe çalışmalarına yasaklar konmuş, şairlerin derisi yüzülmüş, kellesi koparılmış, rüşvet ve yolsuzluğun akıl ve cesaretin yerine geçmesine göz yumulmuştu. Halbuki çok kültürlülük avantajından ötürü zeki ve yaratıcı bir milletler topluluğu, aynı nedenle biyolojik olarak da müthiş bir potansiyeli vardı. İşte, dünyanın merkezi kültürlerinden biriyken, şiddetli bir düşüşle merkezden taşraya kayış, halkın ortak belleğinde hala büyük bir vurgun, derin bir yaradır."
Tartışmaya açık bir konu. Karaca'nın deyimiyle "İlginç bir bakış açısı..."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA