***
Bağışlamanın, vazgeçme, kaçınma, unutmaların toplamı olduğunu söyler kitapları ve söylemleri dikkat çeken psikanalist Clarissa Estes. Ben de onun görüşlerine birçok kez bu köşede yer verdim. Yeniden bir göz atalım derim. Bağışlamayı borcu silmeğe de benzeten Estes, "Gücenmeyi içinde taşımayı bırakmak bilinçli bir karardır ve bir borcu bağışlamayı ve misilleme yapma kararından vazgeçmeyi içerir" der ve bunun da birçok yolu olduğunu söyler.
AFFETMENİN YOLLARI
- Bazıları örtülü affı seçer. Bir kişiyi o anda veya sonsuza kadar bir zararı ödemekten kurtarmış olurlar. - Bazıları da yaşananların geçmişte kaldığını düşünerek borçtan vazgeçer. Bu kadar ödeşme yeterlidir, diye düşünür ve unutmayı tercih eder. - Başka bir af türü de herhangi bir duygusal ya da başka türden bir karşılık ödettirmeden kişiyi serbest bırakmaktır. - Bir başka yol daha vardır ki, bağışlamanın en esaslı biçimlerinden biridir bu; suçlanan kişiye şu ya da bu şekilde merhamet göstererek destek olmaktır. Çünkü bağışlamak, bütün vazgeçme, kaçınma ve unutmaların toplamıdır. - Bağışlamak, ötekini dışlamayı bırakmaktır. Böylece burnu büyük olmaktan, görmezden gelmekten ya da soğuk bir şekilde davranmaktan da vazgeçmiş oluruz.
YARATMA EYLEMİ
Başta tespitleri de var yazarın. Bağışlamanın bir yaratma eylemi olduğunu söylemek gibi. "Bunu yapmak için zamanla değerini kanıtlamış birçok yoldan birini seçebilirsiniz. Şimdilik bağışlayabilirsiniz, o zamana kadar bağışlayabilirsiniz, gelecek sefere kadar bağışlayabilirsiniz, bağışlayıp başka şans vermeyebilirsiniz." Peki, insan bağışlayıp bağışlamadığını nasıl bilir? Olay karşısında öfke duymak yerinde kederleniyorsanız, o kişiye/kişilere kızmak yerine onun veya onlar için üzülmek eğilimindeyseniz bağışlamaya başlamışsınız demektir.
Gerisini şöyle anlatıyor "Kurtlarla Koşan Kadınlar" adlı kitabında:
"Tüm yaşananlara ilişkin herhangi bir şey anımsamama eğiliminde olursunuz. İşin başında kırgınlığa yol açan ıstırabı anlarsınız. Ortamın dışında kalmayı yeğlersiniz. Bir şey beklemezsiniz, bir şey istemezsiniz. Bileğinize dolanıp sizi oradan oraya sürükleyen bir kement yoktur. Gitmekte özgürsünüzdür. Hikayeniz, 'Bundan böyle hep mutlu yaşadılar' ile sonlanmasa da, o günden itibaren sizi illaki bekleyen taptaze 'Bir varmış bir yokmuş' duygusuna kapılırsınız."