• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Duymak mı dinlemek mi?

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 20.01.2016, 00:00
Konuşmayı ve dinlemeyi bilmediğimiz bir gerçek. Gerek siyasi tartışma programlarında gerekse evlilik ve yarışma programlarında insanların nasıl konuşamadıklarına ve birbirlerini dinlemediklerine tanık oluyoruz. Günlük yaşamda da konuşamıyoruz. Evde de. Ailemizde de. Çünkü annemiz de bizi dinlemiyor. Küçük bir çocukken de büyükken de. Babamız hiç dinlemiyor. Yani bu sorun, çocukken büyüklerin bizi dinlerken gösterdikleri tepkilerden kaynaklanıyor.

Psikolog Leyla Navaro bu tepkileri şöyle sıralamış "Gerçekten Beni Duyuyor musun?" adlı kitabında:

1- Öğüt vermek, çözüm getirmek, yönlendirmek: Genellikle öğüt vermek, ahlak dersi gibi öneriler, sorunu getiren kişide zorunluluk veya suçluluk duyguları uyandırır, iletişimin kesilmesine veya yön değiştirmesine neden olabilir, konuşan kişide direnç, isyan yaratabilir, konuşan kişiyi savunuculuğa iter.

YANLIŞLAR

2- Yargılamak, eleştirmek, ad takmak: Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan kişiler kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış, daha çaresiz hissederler. Bu şekilde tepkilere sürekli maruz kalan çocuklar ise yargı ve eleştiriler ve özellikle sık kullanılan isimlendirilmeleri "geri zekalı, sulugöz, aptal, laf dinlemez" gerçek olarak algılar ve bu da çocuğun kendini algılayışı üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakır, çocuğun kendine güveni sarsıldığı gibi başarısına da engel olabilir.

3- Soru sormak, araştırmak, incelemek: Genellikle soru, inceleme, nedenini arama gibi yaklaşımların içinde önyargı, eleştiri veya zorunlu çözüm bulunur, ayrıca konu sorulara cevap vermeye takılarak yön değiştirip esas sorundan uzaklaşabilir. Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediğini açıklamadığından, konuşan kişi endişeye kapılabilir veya savunmaya geçer. Sorulara cevap vermek çabasıyla, esas sorun da gözden kaçabilir.

4-Teşhis, tanı koymak, tahlil etmek: Bu tür yaklaşımlarda, dinleyen kişi sanki konuşanın niyetini, söylemek istediklerini çok iyi biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi bir tavır takınır. Yani "Ben seni senden iyi bilirim" gibi bir bilmişlik havasında cevap vererek konuşanı savunmaya ittiği gibi, sinirlenmesine, sabırsızlanmasına ve karşılık vermesine neden olabilir.

İLETİŞİMİ KESMEMEK

Konuşan kişi kendini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış ve yanlış yorumlanmış hissettiğinden iletişimi büyük olasılıkla keser. Zamanımızda bu tür yaklaşımlar, özellikle biraz psikolojik konularına ilgi duyup o konularda biraz okumuş kişiler, genç anne babalar tarafından sık ve ne yazık ki yanlış kullanılmakta ve çocuğun davranış ve sözleri bu yarım yamalak bilgiler ışığında tahlil edilip yorumlanmakta ve böylelikle çocuğa yanlış etiketler, yorumlar getirilmektedir.

5- Teskin, teselli etmek, konuyu değiştirmek: Aslında teskin ve teselli etmek çok güzel ve genellikle yararlıdır ancak önemli olan teselliyi, kişi duyduğunu belirttikten sonra verebilmektedir. Söyledikleri duyulmadan, genel bir teselli, teskin havasına sokulmak istenen kişi, kendini anlaşılmamış, dinlenilmemiş veya sorunu önemsiz, saçma sapan gibi algılandığını hisseder, bu nedenle ya sorunu ile daha yalnız, önemsenmemiş veya dinlenilmemiş olmaktan dolayı kızgın hissedebilir. Genellikle, dinlenilmeden verilen teselli mesajları, konuşan kişinin sorununu küçümser bir hava yaratır.

Bir sonraki yazıda da iyi bir dinleyici olmanın koşullarından söz edeceğim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI