7 Haziran seçimlerinin üzerinden günler geçti ve ülkemiz tek başına iktidar çıkarmamanın zararını çekiyor. Bir taraftan artan terör olayları, diğer taraftan yangının üzerine körükle giden PKK'nın Meclis'teki temsilcileri var güçleriyle Türkiye'yi ateş çemberinin içine sokma gayretine düştüler. MHP ve CHP liderleri ise ülke menfaatlerinden çok kendi koltuk derdine düşmüş, Türkiye'de kan gövdeyi götürmüş umurlarında bile değil. Ak Parti ya koalisyon ortağı olun, ya da erken seçime gidelim diyor ama CHP ve MHP'liler "Kız evi, naz evi" edasındalar. Ama unuttukları bir söz daha var; "Fazla naz aşık usandırır".
Ne demiş büyüklerimiz "Her ziyan bir öğüttür". Yani kişi her uğradığı zarardan bir ders alır. Kendisini bu zarara sürükleyen yanlış tutumu artık bırakır. İnsan her uğradığı zarardan ve başarısızlıktan bir ders çıkarmalıdır; bir daha aynı hatayı yapmamalıdır.
Türk seçmeni de olası bir erken seçimde bu sözü göz önünde bulundurur ve ona göre tercihini tek başına iktidar olma ihtimali yüksek olan partiden tarafa yapar.
SARAY YOLUNDAKİ TAŞ
Malum zihniyet Ak Parti'nin yıllardır Türkiye'ye kazandırdıklarını takdir etmekten çok, eleştirmeyi pek sever. Olan hataları hep birlikte çözelim demekten çok, yapmadılar, etmediler vb. sözlerle kendilerini avutur oldular. İzmir'de, mendil satan Suriyeli çocuğun başına gelenler olay oldu. Fotoğraftaki esnaf "Kavga ediyorlardı ben onları ayırdım" diyerek kendini savunmuştu. ama yaşanan olayla ilgili en ilginç tepki CHP'li Adnan Akyarlı'dan geldi. Akyarlı, ne yapmış, ne etmiş olayda Ak Parti'yi suçlamayı başarmış. Akyarlı'nın "Çocuğu döven kişinin onun Türkiye'ye kaçmasına neden olan sürecin paydaşı AK Parti ye oy vermiş olduğuna eminim. Yüreğin yetiyorsa o tokadı karşı devrimci yobazlara at" eleştirisi beni pek şaşırtamadı. Umarım aşağıda paylaşacağım yazıdan Adnan Akyarlı ve onun gibileri kendi hisselerine düşen dersi çıkartır.
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuş, geçenleri izlemek için...
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu kralı eleştirmiş: "Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları temiz tutamıyor" diyerek...
Sonunda bir köylü çıkagelmiş. Saraya meyve ve sebze getiriyormuş. Sırtındaki küfeyi yere indirip iki eli ile kayaya sarılmış ve ıkına sıkına itmeye başlamış. Sonunda kan ter içinde kalmış ama kayayı da yolun kenarına çekmiş. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereymiş ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu görmüş. Açmış ki bir de ne görsün, kese altın doluymuş. Bir de kralın notu varmış içinde... "Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diye yazıyormuş notta.
Bu çağrıya kulak verin
Bergama'nın ardından geçtiğimiz günlerde Efes'in de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'ne girmesiyle İzmir'in turizm potansiyeli bir kez daha dünya gündemine oturdu. İzmir ve ilçelerinde tarihi öneme sahip pek çok alan ve yapı olduğu düşünüldüğünde bu başarıların sadece bir başlangıç olduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökçe Özdemir, "Özellikle Konak Belediyesi sınırları içinde yer alan kültürel varlıkların sayısının çok olması kent merkezinin potansiyelini gözler önüne seriyor. İzmir'in kent turizminden aldığı payın arttırılması için bu varlıkların da UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi içinde yer alması son derece önemli" olduğunu dile getiren bir açıklama yaptı. Yeni Asır Gazetesi 'de Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökçe Özdemir'in bu açıklamasını manşetlerine taşıdı. Şimdi başta İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir ve Konak Belediye olmak üzere İZTO, EBSO vb. olmak üzere Sivil Toplum Örgütlerine büyük görev düşüyor. Lütfen Yaşar Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökçe Özdemir'in çağrısını kulak tıkamayın ve üzerinize düşen görevi yerine getirin.