Erkeğin egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu beni çok rahatsız ediyor. Kadın hakları dendiğinde de rahatsız oluyorum. Çünkü yaşadığımız toplumda insanların haklarının kadın erkek diye ikiye ayrılmasını, erkeğin "Höt" diyerek sesini yükseltmesini çok yanlış buluyorum. Bu nedenle erkeğin kadını ezmesine, aile içi şiddete, erkeğin kabalığına ve egosuna hep karşı çıktım. 80'lerin başından itibaren rahmetli Duygu Asena'nın ve onun oluşturduğu protest takımların yanında oldum. Hala da aynı paraleldeki düşüncelerimi söylemeye devam ediyorum...
***
Bütün bunları niye yazdım? Cuma akşamı "Düğün" deydim. Ama farklı bir düğünde. Bir tiyatro ziyafetinde. Sekiz harika kadın izledim. Tilbe Saran'dan Zerrin Sümer'e, Güler Ökten'den Şebnem Sönmez'e tanıdıklarımı; Evren Ercan'dan Serpil Göral'a, Eda Çatalçam'dan Maria Akgüllü'ye ilk kez tanıdıklarımı. Hepsi de rollerinde harikaydılar. Yansıttıkları tipleri gerçekten yaşadıklarını hissettirdiler...
Oyuna, kitabımı yayınlayan Doğan Kitap'ın davetiyle "Aile içi şiddete son" kampanyasına destek vermek için gittim. Oyun öncesi Ahmet Ümit, Mario Levi ve Hakan Günday arasındaki şirin sohbet seyirciye ilaç gibi geldi.
Ayşe Bayramoğlu'nun yazdığı, Tilbe Saran'ın yönettiği, Aysa Prodüksiyon Tiyatrosu'nun yapımcısı olduğu bu kara komedi yılın en başarılı oyunlarından biri. Her ilde sahneye konmalı, Türkiye turnesine çıkmalı ve desteklenmeli. Emek verenleri bir kez daha alkışlıyorum...
DÜĞÜN'DEN PERA'YA
Cuma gecesi tiyatrodan çıkınca tarihi Pera Palas Oteli'ne gittim. Yenilenmiş halini daha görmemiştim. Büyülendim. Orient Bar'da bu kez bir müzik ziyafeti vardı. İki saat boyunca da o müzik ziyafetiyle mest oldum.
Yıllar önce televizyonda hazırladığı yemek programında konuğu olduğum Kürşat Başar'ı yazarlığı ve programcılığıyla tanırdım. Sonra saksofon çaldığını ve müzisyen yönünü de öğrendim. Cuma gecesi Pera Palas'ın Orient barında ilk kez doya doya dinleme olanağı buldum.
Yalnız Kürşat'ı mı?
Albümlerini dinlediğim ve çok beğendiğim İzmirli piyanist Burçin Büke'yi de, basta Volkan Hürsever, davulda Deniz Dündar'ı ve vokalde Şenay'ı da...
Cazla başladılar, seçme Türkçe şarkılarla bitirdiler. Uyumları, performansları, nüansları müthişti. Müzik dinlerken özlemini duyduğum ses volümü idealdi. Müzik dinlerken yanındakiyle fısıldaşarak konuşabilmek o kadar önemli ki. İşte Kürşat, Burçin ve arkadaşları bunu da başarmışlardı.
Burçin'in piyano tuşlarına sevişir gibi dokunması, Kürşat'ın özellikle "Hasretinle Yandı Gönlüm"ü çalarken ki duygu zenginliği, davulu fırçayla çalan ve tüm vücuduyla hisseden Deniz'in, bas sololarıyla Volkan'ın, çocuksu, naif sesi, özgün yorumu ve mikrofon kullanmadaki ustalığıyla Şenay'ın performansları beni çok etkiledi...
Altmış kişilik Orient Bar, atmosferi, rahat koltukları, akustiği ve nostaljik havasıyla beni zaman tünelinde geçmişe götürdü.
Kürşat, Burçin ve arkadaşları Orient Bar'da iki haftada bir program yapıyorlar. Ama bu ekibi değişik konseptlerle başka kulüplerde de dinleme şansımız var.
Bir de yeni albüm haberi. Kürşat Başar'ın gelecek ay albümü yayınlanacak. Bu albümde Sezen Aksu, İlhan Şeşen, Yeşim Salkım ve daha bir kaç sanatçının yorumları da yer alıyor. Belli ki Kürşat Başar profesyonel müzisyenliğe iyice soyundu.
Bize de "Bravo arkadaşlar. Frene basmayın. Yolunuz açık, tam gaz ileri" demek düşüyor...
Bana şahane bir Cuma akşamı yaşatanlara teşekkürler...