İzmir'e geçmek için havaalanına gittim ki benim en değerli abim, patronum, çok yakınım Hayri Yazıcı aradı. 2 günlüğüne Milano'ya gideceğimizi söyledi. (derhallll) Ben de Milano çıkınımı hazırlamak üzere eve uçtum adeta. Hava durumu vs. öğrenip ufak bir çanta ve yine havaalanı. George Colooney'den 'up in the air' bu yüzden favorimdi Oscar'da. İstanbul havaalanının yol inşaatı yüzünden epey geç kalınıyor. Oralardaysanız 1 saat daha erken çıkın yola genel çıktığınız saatten. Hayri abim de o yüzden saatinde geldi ama alan o kadar doluydu ki uçağı resmen kaçırıyorduk. O kadar komik ki uçakta gördüğünüz epey kişiyi 1 saat sonra Montenapoleone'de görmek doğal bir şey. Ne yalan söyleyeyim, biz de fırladık Montenapoleone'ye, via spiga'ya... Genelde yapmam ama bu kez tüm Milano 2 güne sıkışacak dedim. PAPERMOON'DA YEMEKLER HARİKA
Kısa keseyim yemek için 2 öğlen, 2 akşam toplam 4 yemeğin 3'ü Papermoon'daydı. Bilenler bilir bizim Papermoon'la dekorasyon, konsept, hatta menü olarak pek ilgisi yok. Ama burada da süper yemek yeniyor. Öğlen yemeği ile başlıyor gece 1'lere kadar devam ediyor. Salataları, tavuğu, risottosu, pizzaları hepsi muhteşem ama tiramisu bir başka... Giderseniz mutlak deneyin.
Alışveriş krallığı Montenapoleone bu sezon dev gece lambalarıyla süslenmiş. Çok kalabalıktı. Oturup kruasan yanında çay içmekten çok zevk aldığım Cova, tıklım tıklım doluydu. Zevkler tartışılmaz ama en beğendiğim erkek kolleksiyonu Tom Ford'du diyebilirim. Tabii ki benim için Milano demek oradaki can arkadaşım İzi demektir. Akşamları evde bol bol kaynattık. Bana aldığı yoğurtları (hastalık halindeyim hele vanilyalısına) nasıl bitireceğimi planladık. Gündüzleri Duomo Madonnina Cafe'de sıcak çikolata bilmem sizi de cezbeder mi beni ettiği kadar?
Bir de bizimkilerin iyi tanıdığı Star Rosa Oteli'nin yeni haliyle muhteşem olduğunu söylemek isterim. Hele yeni odaları, lobisi, restoranı, barı... Barında her Perşembe gecesi özel bir toplantı yapılıyor. Milano'nun tüm önde gelen işadamları, iş kadınları, genç modacıları, otelcileri vs... Harika bir parti veriliyor.
BİR AİLE İŞLETMESİ
İkinci ve son gecemizde rotayı değiştirip hemen otelin arkasındaki Al Conte Golino'ya gittik yemeğe. İyi ki de gitmişiz süperdi. 1935'ten beri faaliyet gösteren bu restoranın sahibinin büyükannesi açmış burayı ilk. İstanbul'dan çok teklifler almış patron Roberto Marino. Düşünmüyor da değilmiş. Tipik bir aile restoranı. Oğlu kasaya bakıyor, karısı ile kızı işletmeyi takip ediyor. İşte tipik bir işletme anlayışı. Yıllardır (ben sadece 15 yıldır giderim) dekoru aynı ama pırıl pırıl, yıllardır aynı insanları görüyorsunuz ama güler yüzlü olunca bir kez daha gelmek istersiniz, yıllardır aynı menü ama menü taze balık ve etlerden, çok lezzetli makarna türlerinden, inanılmaz tatlı arabalarından oluşunca yıllar geçse vazgeçemezsiniz. İşte bu benim işletmecilik anlayışımdır. İzmir Yeni Asır'dan geldiğimizi ve birlikte resim çekmek istediğimi söyleyince çok mutlu oldular.
Bu arada tabii ki Duomo'nun karşısında Rinacente'ye gidildi. Nostalji yaşandı. Çok kalabalıktı. Tüm markaları da topladığından epey de yabancı vardı. İzi'nin Ate Seta butiğinden gömlek ve kravatlar seçildi. Floransa kökenli çok şık bir koleksiyonu var. Bir ara eski güzel mankenlerimizden Esin Çobanoğlu geldi. Esin yine güzel, yine başarılı bir iş kadını. Milano'ya gelen aile ve iş adamlarıyla iş kadınlarını gezdiriyor. Önümüzdeki günlerde mobilya fuarı var Milano'da. Esin'in boş 1 saati kalmamış. Orada okuyan Türk gençlerinden Halim Özdemir diğer okuyan arkadaşları gibi mezuniyete hazırlanıyor. O gece İzi'ye uğradığı için hep beraber gezdik. İftihar ettim bizim gençlerle. Ne güzel temsil ediyorlar bizleri oralarda.
TARİHİ BİNADA ŞIK SUNUM
Size Milano'da tavsiye edeceğim bir otel daha var. The Gray... En az 400 senelik bir bina bu kadar mı modern, bu kadar mı şık bir dekorla sunulur? Bu kadar mı kuvvetli servis yapılır? Mutlak en azından ziyaretine gidin. O da Duomo'da... Bu seyahatim kısacıktı ama dolu dolu geçti. Umarım size bir şeyler nakledebildim. Bilirsiniz ben, kitaplarda veya Google'da yazanların dışında pratik olarak neler yapabiliriz onları anlatmaya çalışıyorum. Sokaklarda rasladığım veya mail atan değerli kişilerin memnuniyetine bayılıyorum ve teşekkür ediyorum sizinle bunları paylaşabildiğim için.
Milano dönüşü İzmir harikaydı yine. Cumartesi gecesi Lavanta'ma kavuşmuştum ki Pazar günü Bodrum'a geçmek durumundaydım. Yani 5 günde 3 güzel yer...
YARIN: BİR GÜNLÜK BODRUM GEZİSİ