• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Sizi yazıyorum, haberiniz yok! HAKAN URGANCI

Sizi yazıyorum, haberiniz yok!

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.12.2012, 00:00
Keman çalmak bir yetenek. İyi futbol oynamak da öyle. Güzel bir sesiniz mi var? Allah vergisi. Kaldı ki bence para kazanmak bile bir çeşit yetenek istiyor.
Peki en büyük yetenek nedir, bilir misiniz? Bana öyle bir tane söyleyin ki liderleri sıradan insandan, büyük devrimcileri sürüden ayırsın...
İletişim dersleri veren biri olarak çoğu zaman kendi içimde kurduğum iletişimi sorgularım. Kendisini tanıyan, bilen, kendisiyle el sıkışabilmiş kişi sayısı öylesine azdır ki... En önemli iletişim, içsel iletişimdir. Kendisini normal bir aynada görebilen insan, yok denecek kadar azdır ne yazık ki! Ya dev aynasında görür insan kendini ya da azımsar, cüceleştirir. Çarpık aynalarımızla baktığımız benliğimiz bize ilkin kendi gerçekliğimiz hakkında yalan söyler.
Mükemmeliyetçiler, eleştiri canavarları.... Biri sizi kıyasıya eleştiriyorsa, üzülmeden önce şunu bilin ki, size bunu yapan kendisine yüz katını yapıyor. Kötünün size yaptığı kötülük, kendi içinde yaşadığı azabın sadece zekatı, soluk bir gölgesinden ibarettir. Yani sizi yakan, hepi topu kişinin kendi içinde taşıdığı cehennemden çaldığı bir çakmak ateşidir... O bilge çocuklar bazen bilmeden evrenin sırlarını verirler ya, aynen öyle: 'Kendi diyen kendi olurrr!'
O yüzden ben de diyorum, ki, çarpılmamış bir aynada kendini görebilen kişi, ne önemli bir kişidir. O, eksiklerini görebilen, daha da önemlisi hemen ardından kendini kontrol edebilen, eksiklerini bir bir tamamlayabilendir. İşte liderleri biz sıradan insanlardan ayıran yegane şey de budur.
Tüm yazılarımın içinde biraz da bu gerçek saklıdır aslında... Ben, öncelikle kendi iç hesaplaşmalarımı yazıyorum, kendimde sorguladıklarımı evrenselleştiriyorum. Ancak unutmayın ki yazdıklarımın içinde siz de varsınız... Her yazdığım sizinle ilgili olmayabilir ama bir yazdığım makalede mutlaka sizi anlatıyorum. Gülümseyerek okuyup, 'Ne güzel yazmışssın birader' diyorlar. Sırtımı sıvazlıyorlar. Çünkü akıllarına tanıdıkları, bu kötü özelliklere sahip birini getiriyorlar. Herkes yazdıklarımda kendi çevresini buluyor. Oysa kendilerini yazıyorum, farkında değiller...

Aura'ma sağlık
Çarpılmamış bir aynada kendini görebilen kişi, ne önemli bir kişidir. O eksiklerini tamamlayabilendir.
Mavişehir'de bulunan Anka Yaşam Merkezi'nin işletmecisi radyolog Hülya hanım, pek çok spiritüel ve psikolojik soruna çözüm sunuyor. Ben de dünyada 1930'larda bulunduğu halde bizde hala pek tanınmayan bir Rus fotoğraf tekniği olan Kirlian'ın izini sürdüm. Bu teknikle çekilen fotoğrafta, başınızın çevresinde geniş ya da dar olabilen, çeşitli renklerde bir hale görüyorusunuz. Bu fotoğrafı analiz eden bilgisayar programı da hakkınızda bir rapor çıkarıyor. Vücudunuzu saran bu enerji kılıfına aura deniyor. Auranızın geniş olması sizin etki alanı geniş, karizmatik bir kişi olduğunuzu anlatırken, dar olması da sessiz, içe dönük bir karakteriniz olabileceği anlamına geliyor. Auranızın rengi, karakterinizi, güçlü ya da zayıf organlarınızı anlatıyor. Örneğin benim rengim, taç çakrası dediğimiz baş bölgesine isabet eden mor. Bu da evrensel sevgi ile bağlantıda bir insan olduğumu gösteriyormuş. (Of'lular gibi, direkt Allah'a bağlı...) Buna karşın, toprakla ve dünyevi hayatla bağım daha zayıfmış. Bu beni daha düşük enerjili yapıyor ve bolluk ve bereketle ilgili sorunlar yaşayabileceğimi gösteriyor. (Durumu düzeltmek için çıplak ayakla toprak ya da suyla temas ederek 'topraklama' denilen çalışmayı yapmalıymışım.) İnanın şimdiye kadar ne burcum, ne de Kordon'daki altın dişli Roman falcı hakkımda bu denli gerçek kanaatler bildirdi. Şaştım da kaldım...) Özellikle ABD'de artık sağlığın bütünsel bir yaklaşımla ele alındığını söylüyor, Hülya hanım. Hastalıkla tedavi sivrisinekle savaşmak, sebebi bulup çözmek ise bataklığı kurutmak anlamına geliyormuş. Vücudun enerji santralleri olan çakralarda oluşan düzensiz enerji akışı nedeniyle bu çakralara bağlı olan organlar da hastalanıyormuş. Kirlian fotoğrafçılığı, işte bu işe yarıyor aslında. Merkez size bol renkli bir ruhani fotoğrafınızı tam bir vücut analizi ile birlikte altmış papele sunuyor. Haydi hayırlı çakralar!

İzmir'de müzayede mi?

Hava güneşliyse Pazar Pazar İzmirliyi ya Çeşme'den toplarsınız, ya Kordon'dan! Siz bu milleti kolayına kapalı bir alana sokamazsınız. Hele hele bu şehirde bir müzayedeye denk gelmek, fantastik bir olaydır. Çoğu yaratıcı işi İzmir'de bulmak isterseniz hüsrana uğrarsınız. Evet, gerçekten de Hüsran'a (!) uğrarsınız. İZSİAD üyesi Hüsran Akıllıoğlu, ismine göre değil, soyismine göre hareket eden akıllı ve pes etmek nedir bilmeyen bir girişimci. O bir güdümlü füze. Daha önce Alaçatı'da açtığı Sesil butik otelden hatırlarsınız kendisini. Bugün ise İzmir'de çılgınca bir girişim sayılabilecek Sesil Müzayede evi ile konuşuluyor. Akıllıoğlu, 25 Kasım Pazar günü İzmir Konağı'nda ilk sınavını başarıyla verdi. Ayhan Baran'ın desteklediği müzayedeyi üstad Yalçın Denizyılmaz yönetti.
Pek çok tablo ve Osmanlı'ya ait cam eşya ve takının görücüye çıktığı etkinlikte bir sürpriz de bana yapıldı. Yalçın Bey, çekici bana emanet etti. Bir süre müzayedeyi ben yönettim. Her ne kadar bir sunucu olarak bu işin altından kalkabildiysem de Cem Yılmaz'ın filarmoniye yaptığını yaparak müzayedeyi biraz sulandırdım. Bu keyifli olduğu kadar zor iş, sanat tarihi bilgisini zorunlu kılıyor doğrusu..
İleride bir kongre merkezi kurma fikri olan Hüsran hanımın bu işin altından da kalkacağından hiç şüphem yok. Ancak bu müzayede işinin tutması için İzmirli sanatseverin manzarayı sadece Kordon'da değil, biraz da tablolarda araması gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA