• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Pardon alkollüydüm HAKAN URGANCI

Pardon alkollüydüm

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.05.2013, 00:00
Alkol kısıtlamalarının çokça tartışıldığı bugünlerde ben de alkol üzerine bir kaç kelam etmek isterim. Önce konu hakkındaki genel fikrimi özet geçeyim: Alkolle ilişkim neredeyse yok mertebesinde. Beni tanıyanlar 'sosyal içici' sınıfına bile özel bazı günlerde dahil olduğumu bilirler. Ancak konu insan hak ve hürriyetlerini kısıtlama noktasına geldiğinde, tek kriterin, başkasının sınırlarına dayanan hak ve hürriyetlerin mümkün olamayacağı yönündedir. Her türlü zorlama ve baskıya karşıyım.
Ben, alkolün bambaşka bir yönünden bahsetmek istiyorum:
Vaktiyle Mel Gibson, alkollü olduğu bir gece, Yahudiler aleyhine konuşmuş, bu da dünya basınında ses getirmişti. Her ne kadar ünlü oyuncu ve yönetmen daha sonra sözlerinin gerçek düşüncelerini yansıtmadığını söyleyerek alkolün arkasına sığınıp Yahudi cemaatinden özür dilediyse de dünyada Yahudilerin tartışmasız egemeni olduğu film sektörü Gibson'ı aforoz etti. Uzun bir zaman boyunca yüzünü göremedik.
Gibson, bence de doğruyu söylemiyordu.
Alkolün insana yaptığı etki, sanıldığı ya da sarhoşun iddia ettiği gibi olmayanı oldurmak değildir. Alkol, insana yapmayacağı bir şeyi yaptırabilir. Peki düşünmeyeceği bir şeyi düşündürebilir mi? Aklından hiç geçmemiş bir şeyi yaptırabilir mi? Hayır. Bilinç denen bariyer, bilinç dışının kapısı gibidir. Nasıl ki ahır kapısı açıldığında azgın boğa dışarı fırlıyor ya da yarış atı hızla çıkış yapıyorsa, bizdeki ahır kapısı da bilinçtir. Bilinçdışında (yani özümüzde) hangi hayvan varsa, dışarı o fırlar. Bir yarış atı mı, ürkek bir kedi mi, yoksa azgın bir boğa mı?
Sabah munis olan insanın alkollüyken bir canavara dönüşmesi o insanın değiştiğini değil, maskesinin düştüğünü anlatır. Aynı şekilde öfkeli bir insan alkollüyken kediye dönüşüyorsa, gerçek mizacı odur. Utangaç kişi konuşkan oluyorsa, bilin ki potansiyelinde sosyallik de vardır.
Yani, Mevlana'nın dediği gibi, 'Testide ne varsa dışına o sızar.'
Bir daha düşünelim şimdi: Alkolü yasaklamak mı lazım, yoksa alkollüyken işlenen suçların cezasını arttırmak mı? Şimdi bu yazıya kızanlar çıkarsa, ben de onlara şöyle söylesem durumu kurtarabilir miyim acaba? 'Pardon abi, seni kastetmemiştim. Zaten o yazıyı yazarken alkollüydüm.'

Kuyumcunun çeyrek yüzyılı

Şair, kavga adamı Namık Kuyumcu'nun meslekte 25. yılını çarşamba akşamı Fransız Kültür'de yapılan bir etkinlikle kutladık. Bir adam çeyrek yüzyılda neler yaparmış, neler yazarmış gördük. Hepsinden önemlisi, erkeksi bir yüzde çocuksu bir gülüş insana neler katarmış, gördük. Nasıl insan biriktirilir, gördük.
Gece, Namık Kuyumcu'nun hayatını anlatan bir belgesel filmin gösterimiyle başladı. Meslekdaşım sevgili Ayçe Dikmen'in sunduğu bir söyleşi ve akabinde bir kokteylle devam eden etkinlikte, Dr. Hakan Tartan'ın, dostunun özel gününde bulunamadığı için videoya çektirdiği mesajını izledik. Üstad Yaşar Aksoy'un, kapsamlı bir konuşmayı son derece anlaşılır ve keyifli bir dille yapabilmesine hayranlığımızı gizleyemedik. İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü, dostum Hülya Savaş'ın yorumladığı Kuyumcu şiirleriyle duygulandık. Kırk yıllık gazeteci Ünal Ersözlü'nün heyecanına tanık olduk. Şair dostlarının, 'O'nun hayatını anlatmak, kendi hayatımızı anlatmak gibi' deyişine, 'birlikte mezar yeri aradık' dediklerine şaşırdık, dostluğun yeni anlamlarını keşfettik.
Gece yine Kuyumcu'nun La Cigale'de 'masa'da yaptığı ısrarla sona erdi. Malum, kendisi bir sofra adamıdır ve masa başı sohbeti yapmadan gecenin eksik kaldığını düşünür. Biz de masaya, sohbete ve şiire düştük. Nice çeyrek yüzyıllara, sevgili dost! Seninle beraberlik, kitaplarından birinin adı gibi 'Talan bir ömrün' değil, 'Keyifli bir sofranın ortasında' geçiyor bizim için...

Ben yandım siz yanmayın

Taşınırken bence tüm masraflarınızın üstüne bir 300- 400 lira daha ekleyin hesabınıza. Malum, o telaşe içinde pek çok şey unutulur. Çoğumuz muhtara bile hayli geç gider. Ki, artık nüfus müdürlüğüne gitmeniz gerekiyor. Yanlış okumadınız. Mahalle arası da olsa adres değiştirirken bunu yapmanız gerekiyor. Misal, ben bir kaç ay önce Alsancak'dan Karşıyaka'ya taşındım. Ne zamanki basın kartı çıkartacağım, Ankara'dan bir telefon geldi. Belirttğim son adreste gözükmediğim için adres bildirimi yapmam gerekiyormuş. (Aksi takdirde basın kartı çıkmıyor.) Nüfus Müdürlüğü'ne gittiğimde beni bekleyen 400 TL.'lik (Bence hemen öderseniz dörtte üçü ödenecek olmasına rağmen son derece fahiş bir rakam bu.) bir ceza ile karşılaştım. Sessiz sedasız kesiveriyorlar cezayı. Daha önce hanginiz bunu duydu bilmiyorum. Öderken öğreniyorsunuz. Demem o ki, ben yandım, amman siz yanmayın!

Bu yaz Çeşme'den korktum

Hafta sonu Çeşme'ye gidenler, Mayıs ayı için garip sayılabilecek bir durumla karşılaştılar. Malum, okullar tatile girmeden İzmir'li Çeşme'ye hücum etmez. İstanbul'luları sorarsanız, onlar için de çok çok erken bir sezon. Peki, bu ne kalabalık? 'Biiç' kulüpler 'Bi içim su' görünmek için kendini paralayan kızlarla, vücudunu etten heykele çevirmiş delikanlılarla dolmuş. Ne otoparkta yer var, ne plajda minder... İşletmeci de şaşkın ama pişmiş kelle suratlar...Bu mevsimde böyleyse Temmuz- Ağustos gibi maazallah Çeşme'ye gitmek cesaret ister.

Helal süt emmiş metro

Ankara'da, Kurtuluş metro durağında bekleyen yolcular, duydukları anonsla dehşete kapılmışlar:
'Sayın yolcular! Lütfen ahlak kurallarına uygun hareket ediniz...'
Her ne kadar bu anonsun kıyıda köşede öpüşen gençlere yönelik yapıldığı söylense de hangisine tanık olmak daha rahatsız edici, bilmiyorum. Öpüşenler mi, beni de kapsayan bir 'Ayağını denk al!' uyarısı mı?
Şimdi anladım, 'METRO-SEKSÜEL' ne demekmiş?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI