• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Türk olmak nasıl bir şeydir? HAKAN URGANCI

Türk olmak nasıl bir şeydir?

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 20.10.2013, 00:00
Yere oturunca çenenin açılmasıdır.
Tek sandalyede oturamamak, muhakkak bir diğerinin sırtına da yavuklusuymuş gibi elini kolunu dolamaktır.
Adı 'Cankurtaran' olan ve seni tehlikeli bir denizde yüzmemeye çağıran cankurtarana saldırarak adamı 'kendi canını kurtarmaya' yönlendirmektir.
Uyuşturucu satılan ve polisiye tedbirlerin yetersiz kaldığı bir mahallede ana- kız demeden ağzına gözüne eşarp bağlayıp (yerli Zorro gibi) tüfekle 'Mahalle nöbeti' beklemektir.
İzmir gibi rahat ve hareketli bir yörenin Zeybek gibi ağır bir kültürel dansı varken, Ankara gibi ağır, bürokrat bir şehrin Misket'inde yardırmaktır.
Pepsi deyince aklına zınk diye Seda Sayan'ın sesinin gelmesidir.
Bosch firmasında iş başvurusu yapanlar arasında, 'Bosch'ta part- time çalışmak isteyen öğrenci' unvanlı kartvizit bastırmış birinin olmasıdır.
Ülkenin meşhur türkücülerinden birinin, seyirci iltifatına cevaben: 'Vibratör gibi adamım, değil mi?' deme tevazusu gösterebilmesidir.
Henüz yürüyen bir otomobil üretememiş bir milletin evladı olarak aradaki açığı kapamak gayesiyle olacak, direkt uçak yapımına girişmesidir.
Okul servisi fiyatlarının velilerle servisçiler arasında 'Olacağını söyle baba' yöntemiyle, pazarlıkla belirlenmesidir.
Müftülüğe 'Kredi kartına taksitle kurban kesilir mi?' gibi bir sorunun ciddi ciddi sorulması, müftülüğün de 'Faiz bulaşmazsa evet' diye yanıt vermesidir.
Bu bayramda da ortalama dört bin kişinin, kurbanla birlikte kendini de kesmesidir.
'Demokratikleşmeye çalışan' bir ülkede bir imamın Rock albümü çıkarıp konserler düzenlemesi üzerine hakkında soruşturma açılması, düşüncesi sorulan dindar bir TSM sanatçısının da Biraz Allah, biraz yallah olmaz' diye yorum yapmasıdır.
Yeni papanın inanmayanların da cennete gidebileceğini ifade etmesi üzerine bizim ilahiyatçıların gidenleri cennetten geri çağırabilmesidir.
Ülkenin tanınmış bir haber programında, çiğ köftenin kadınları intihara sürükleyip sürüklemediğinin tartışılabilmesidir.
Yine bir tv programında şöyle bir altyazı verilebilmesidir: ' Türk televizyonlarında ilk defa! Erkek cadı ile telefon bağlantısı!'
Bayramda sabah başbakanın demeç vermesini bekleyen muhabirin, başbakana 'Bayram sabahında babamla olsam bana harçlık verirdi, artık harçlığı siz vereceksiniz...' deme cüretini gösterebilmesidir.
Böyle bir yazı kaleme alan yazarın, 'Türk olmak derken bir ırkı değil, bu topraklarda yaşayan herkesi kastetmeye çalıştığımı son bir dipnot olarak geçsem mii, geçmesem mi' diye düşünmesidir.

Neden birinden lider oluyor da ötekinden olmuyor?


Aslında pek çok kişisel tanıma sahip olsa da, karizma, tartışma götürmeyecek bir seviyede 'Kendi içindeki ateşi bir başkasının içinde de yakabilme gücü'dür.
Bütün 'lider' olduğu varsayılan kişilerde olması şart bir özelliktir bu.
Bakın, mantık dediğimiz şey, bir yöneticinin sahip olması gereken bir özelliktir. Bir idareci, akla hitap edebilmeli, kendi aklını da en iyi şekilde kullanmalıdır. İdareci ile aramızdaki ilişki bir sevgi ilişkisi gibi olmalı. Yani bir miktar hesaplı, neden sevmek gerektiğini bilen türden.
Lidere gelince, işler değişir. Nasıl ki aşık olduğumuz kişinin hangi özelliklerine aşık olduğumuzu fazla düşünmez, hatta kimi zaman bile bile koşarsak ateşe, lidere karşı hislerimiz de böyledir ve böyle olması doğaldır. Lider, aşığımız gibidir. Mutlak olarak duygu uyandırır, ateşler, kalbimizi hedefler. O konuşmaya başladı mı, mutlak olarak ona kilitleniriz.
Mesela bir lider adayı düşünün ki konuşması karşıt görüşlülerde bile nefret ve öfke duyguları uyandırıyor... Böyle olması yerindedir. Negatif bile olsa duygu uyandıran kişide güçlü liderlik özellikleri var, demektir.
Bir başkasını düşünün ki, içinizden ' Helal olsun. Adam güzel konuşuyor. Doğru şeyler söylüyor' diye mantıken onaylıyorsunuz oysa içinizde bir duygu, coşku belirtisi yok. İşte bu ikinci kişiden bürokrat olur, iyi bir yönetici olur ama lider olmaz.
Birilerinin toplumu nasıl arkasından sürüklediğini merak ediyorsanız, içinize dönüp bakın ve lütfen beyninizi kısa bir süre boyunca susturup kalbinizi dinleyin. Gerçek cevabı, asıl sebebi orada bulacaksınız.

Bu da geçer

Aç doyurmak mümkündür. Tek şart; zamanında doyurmaktır.
Vaktini çok geçirmiş ruhlar doymaz, daima aç kalırlar. Açlığın konusunun ne olduğu çok önemli değildir. Travma yaratacak kadar uzun süren açlıklarda zaman aşımı yoktur.
Uzun süren açlık aşama aşama değil de bir gün bıçakla kesilmiş gibi biterse, görgüsüzlük başlar.
Ben tokluğa alışmışken aç kalana acırım ama ondan korkmam. Zenginken fakir düşenin hali berbattır ancak gönlü uzun süre zengin kalır. Uzun süre yokluk çekip de sonradan eşe, paraya, mevkiye sahip olandan feci tırsarım. Bu bir dost bile olsa menzilinden uzak kalmaya bakarım.
Tok, açın halinden anlamaz, derler. Doğrudur belki. Peki ya görgüsüz? O ne tokun halinden anlar, ne açın. İki tarafa da ait olamaz. Eski çevresinden uzak kalmak ister. Geçmişini gömmeye çalışır. Ama kendisini kıyaslayabileceği tek ölçü odur. Fiziken ayrı olsa bile gönlü orada kalır. Zengini ise içindeki kompleks dinmediği için hala çekemez. Görgüsüz bir araftadır. Ne cennette, ne cehennemdedir.
Ne zengine diş bile, ne fakiri küçümse! Cazgırın dediği gibi; 'Pehlivan! Altta kaldım diye yerinme, üste çıktım diye sevinme...'
Meşhur hükümdarın yaptırdığı yüzükte yazılı olan cümleyi hatırla... Halin vaktin yerinde, keyfin gıcırında da olsa, cebin meteliksiz, ruhun halsiz de olsa hatırla o sihirli cümleyi: Bu da geçer!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA