• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Haber değil ’çılgınlık’ boyutu! HÜROL DAĞDELEN

Haber değil 'çılgınlık' boyutu!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 13.10.2009, 00:00
Önce Levent Kırca; ardından Uğur Yücel, Timuçin Esen...
Daha önce Tolga Karel, Engin Günaydın...
Ondan da önce Teoman, Hande Ataizi... Ve daha niceleri...
Yani yıllar öncesinden akıp gelen, ders almadığımız bir sürecin ünlüleri onlar...
Dün ve bugün onların "sarhoş" görüntülerine hep tanık olduk, koca koca manşetlerle gözümüzün içine soktular.
Ünlülerle, paparazziler hep kapıştı. Magazin gazeteleri de, bu ünlü isimlerin boy boy içkili görüntüleriyle süslendi.
Zayıflıkları konu edildi, "adamlık"ları manşet oldu, kimsenin tanımadığı sevgilileri şöhret oldu.
Yani iş artık çılgınlık boyutuna vardı.
***
Burada sorulması gereken konu; daha ne kadar sürecek?
Zira ünlü paparazziden, paparazzi ünlüden şikayetçi...
Herkes kendi çapında, haklı.
Ve ben, yıllarca magazinle iç içe yaşamış bir gazeteci olarak, yaşananlara öfke duyuyorum artık...
Önce, şunu bilmek gerek...
Bizim baştacı ettiğimiz insanlar da etten kemikten...
Bir din adamı değil, şöhret apoleti var ama senin, benim gibi...
Onlar da yemek yiyor, tuvalete gidiyor, süsleniyor, geziyor, eğleniyor, efkarlanıyor ve içiyor...
Her insan gibi.
***
Bu açıdan bakınca..
Magazin gazetecilerinin, içkili insanın, "savunmasız", "çaresiz" ve "barut gibi" olduğunu bilmesi gerek...
Müdürlerinin de...
Çünkü, en azından o da içki içip dağıtmıştır günün birinde, müdürleri de...
Ne durumlara düştüğünü de bilir.
Ünlü de insan, tıpkı kendisi gibi...
İşte öncelikle bunun ayırt edilmesi gerekir. Onların bizden ne farkı var.
Bu yüzden bir "iç hesaplaşma" yapması şart, bu aynı zamanda mesleki bir gereklilik de...
Onun yerine kendisini koyacak önce muhabir, öyle bir görüntüyle manşet olmak ister mi?
***
Son olay, Levent Kırca'nın yaşadıkları içimi acıttı benim, Uğur Yücel ve Timuçin Esen'in de...
Ne yani bu değerleri kaçırtmak mı istiyoruz bu ülkeden, onu bilelim öncelikle...
Sonra Levent Kırca'nın anlattığı gibiyse olay, durum daha da vahim...
Aramızda gazeteci değil, "maganda" var.
Onların yüzünden gösteri ve sanat dünyası cephe almış, röportaj yapmayacaklarmış bir süre...
Fazla dayanamazlar ama tepki tepkidir.
***
Çünkü kimsenin, kimseyi, bu şekilde taciz etmeye hakkı yok, gazetecinin de...
İnsan ilişkilerinde bir sınır vardır, ince bir çizgi...
İşte bu aşılmıştır.
***
Bu açıdan bakınca durum, sanat dünyası için de, magazin gazetecisi için de utanç verici...
Ve bu savaş daha da sürerse halk, yüreğinde sevgi ve saygı beslediği sanatçıya bu şekilde yapılanlara, tepki gösterecek yakında...
Nitekim, ekranda izlediğim halk röportajları bunun bir ölçütü.
Bu yüzden önce gazeteci, kendisine çeki düzen vermek zorunda.
Zira, kişinin özel yaşamı kutsaldır, ihlali de demokrasiye hakaret.
Gazeteci olmak, kimsenin yaşamına "sorumsuzca" girme hakkı vermez bize...
Bir sanatçı mesleğini kirletirse, sahneye, sete sarhoş gelirse, tacize yeltenirse, işine saygısızlık yaparsa haberdir; yoksa bir oyuncunun bardan sarhoş çıkması, sadece ona özeldir.
Bizi ilgilendirmez. Kendi hayatıdır, haber değeri de yoktur.
Paparazziler sanırım, önce bunu karıştırıyor. Bu da bir tür cehalet!..
***
Bu krizi aşmak için...
Gazeteci, mesleğinin ağırlığını hissetmeli ve tarzını ortaya koymalı... Yani sanatçı, şarkıcı, oyuncu ile ilişkileri senli benli olmaktan çıkaracak öncelikle; barlara, gece kulüplerine de "ispiyoncu" yetiştirmeyecek!
Artık çıkar ilişkilerine son verecek. Onlardan haber olsun diye değil para almak, su bile içmeyecek.
Gazetecilik "onurlu" bir meslektir. Bir öğle yemeğine, bir kahvaltıya, bir şişe biraya değişilmez.
Hatır için, dost için, bir yemek parası için de yapılamaz.
Yani, işgüzarlığın alemi yok.
Mesleğimizi küçük düşürmeyin.
Daha da ötesi...
Kimliğimiz "kutsaldır", bir avuç çıkar için kirletilmeyecek kadar...

SÖZÜN ÖZÜ
Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu, uyanmaktır.
S. M. Power

Dans geldi dertler bitti!
Geçen akşam, her zaman yaptığım gibi Karşıyaka'ya vapurla geçtim, iskeleye yanaştığımızda duydum seslerini...
Gençler, hemen çarşının girişine konulan bir sahnede tango oynuyor, salsa yapıyor, birbirinden özel figürleri art arda sıralıyor.
Önce üniversitede öğrenim gören Türk öğrenciler sahneye çıkıyor. Hepsi de başarılı...
Bir süre izledim onları, arkadaşımla...
Müthiş bir kalabalık var.
***
Sonra art arda farklı ülkeler geliyor platforma... Gençlere güç veren, yüreklendiren alkışlar eşliğinde sahne, bir "yetenekler gösterisi" sanki...
İçlerinde Türk de var Slovak da... Ama renk renk; yani bir renk cümbüşü gözümün önünde...
Dünya Cimnastik Şampiyonası'na ev sahipliği yapan İzmir, bir renk bulutu içinde, dans resitalini izliyor.
Ortam o kadar hoş ki, bırakamıyor insan...
İnsanlar huzurlu, mutlu.
İşsizlik, geçim sıkıntısı, karı-koca kavgası bitmiş, herkes büyülenmiş gibi onları "hayranlıkla" izliyor.
Kendimi bir an Paris'in göbeğinde hissettim; hem özgür ve hem de sanata saygılı...
Organizasyon, Türk insanının özlediği "ayrıcalığı" sunmuş İzmirlilere, müzikal tadında.
"Holiganlaşmadan" seyretme özgürlüğünü.

Önemli bir adım...
Türkiye, hem içte hem de dışta, en büyük sorunu olan Ermenistan'la, gelecekte dostluğa uzanacak, önemli bir anlaşmaya imza attı.
Her iki ülkenin meclisleri de bu anlaşmayı onaylarsa, sınırlar açılacak, 90 yıllık düşmanlık, dostluğa uzanacak.
Tıpkı Yunanistan'la olduğu gibi, tıpkı Suriye ile olduğu gibi...
Türkiye lider bir ülke olduğunu gösteriyor dosta, düşmana adım adım...
Bu süreç güçtür, zirvedir.
*****
Geçmişte yüreklerimizi dağlayan; büyükelçilerimize, ateşelerimize doğrulan, şehit eden, bizleri kahreden silah, bu kez tersine dönüyor, "barışa" hizmet ediyor.
Benim çocukluğum ve gençliğim, hatta ömrümün 40 yılı, Yunan, Suriye ve Ermeni düşmanlığıyla geçti.
Dostluk o dönem hayaldi...
Ama isteyince oluyormuş.
Şimdi büyük oğlum, gençliğini "barış" rüzgarıyla yaşıyor. Küçük oğlum ise bu ülkenin komşularına "küslüğünü" bilmeden...
Yol, Atatürk'ün gösterdiği hedeftir:
"Yurtta sulh, cihanda sulh."
Tek gerçek bu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA