• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Kendimizle yüzleşmek mi o da ne demek yahu? HÜROL DAĞDELEN

Kendimizle yüzleşmek mi o da ne demek yahu?

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 23.06.2010, 00:00
Ali Poyrazoğlu sahnede, Madam Arşaluz karakterinde...
Her zamanki gibi, yine izleyiciyle yakın temasta olan, yine yaşamı sorgulayan, yine düzene çatan, yine mizahı gerçekle yoğurup fikirlerini ortaya koymaktan hiç çekinmeyen bir sanatçı kimliğiyle...
Çevresinde yaşananlara hassas, ülkesinde dönen dolaplarda bilinçli...
Ancak bir farklılık var bu kez Poyrazoğlu'nda:
"Hepimiz etrafımıza daireler çiziyoruz. Çıkın, çevrenizdeki dairelerden çıkın" diyor üzerine basa basa...
Herkes gibi ben de şaşkın...
Bugüne değin, böylesine cesur çıkış hiçbir tiyatro sahnesinde görmemişim.
Eleştiri, sorgu, inanç, aşk evet ama bu başka bir şey...
Bana kendimi sorgulatıyor.
***
Poyrazoğlu bu özel stilini, oyun boyunca yarı şaka yarı ciddi yansıtmaya, izleyiciyi sarsmaya devam ediyor.
Bir keresinde de şöyle diyor:
"Yüzleşin kendinizle... Çünkü içinizde, 25 yaşınız, 35 yaşınız var. Hep o yaşları içinize gömdünüz. Kendinizi şimdiki halinizle tanımlıyorsunuz. Oysa sizi o yaşlar bu hale getirdi... Eğer içindeki 'sen'lerle yüzleşmezsen, içimize attığımız her şey, sonradan hastalık olarak geri dönüyor."
Bir şok daha.
Bugüne kadar, hiç tanık olmadığım bir sahne bu...
Kendimle yüzleşmek ha... Hadi ben, yaşamımda bunu sık sık yaparım. Peki ya 70 milyon yapıyor mu?
Hatalarını, sevaplarını görebiliyor mu? Dahası, şimdi unuttuğunu, üzerine toprak örttüğü yaşa geri dönmeye cesaret edebiliyor mu?
Kolay bir şey değil elbette... Ama karşımdaki o sanatçı, bana ayna tutuyor. "Kendin için bunu yap" diye...
***
Kültür-sanat yorumlarını zevkle okuduğunuz arkadaşım Bülent Gürlük, işte bu soruların yanıtlarını bulabileceğiniz çok keyifli, sorgulatan bir röportaj yaptı Ali Poyrazoğlu ile... "Tanımadığım Adamlar" isimli oyunu izledikten sonra, sıcağı sıcağına...
Poyrazoğlu, bizi şaşırtan oyun anlayışını tek bir cümle ile açıklıyor:
Psikodrama... Yani psikiyatride, hastaların sosyalleşmesi için uygulanan bir yöntem...
Ünlü sanatçı, sahnede bu tekniği uygulamak için bir yıl süren araştırmalar yapmış...
Röportajın bir yerinde şöyle diyor: "Ben doğrudan mesaj vermeye karşıyım. Tiyatroya eğlenmeye gelir insanlar. Gülersin, kahkahalar atarsın, ölüme meydan okursun ama aklına da bazı sorular takılır. Önemli olan izleyicinin kendi sorularını yaratması, bunları tartışması..."
***
Sanatın özü de budur işte... Bir gün ağlatır, bir gün güldürür, bir gün de düşündürür.
Poyrazoğlu'nun sahnelediği oyunda ise hepsi var; bir de fazla...
Herkesi kendisiyle yüzleşmeye çağırması...
Biliyor musunuz, bu çok özel ve çok önemli bir atak...
Çünkü, politikada, iş yaşamında, cinsel hayatında, kendisiyle yüzleşme cesaretini yüreğinde bulamayan insanlara, "Haydi bu kez benim davetime uy, kendini sars, gerçeğini bul ve yaşa" diyor sanat...
İşte çıkış yolu bu...
Ben, Ali Poyrazoğlu ve ekip arkadaşlarının, yaşadıkları ülkeyi ve insanlarını çok sevdiğini, o oyununu izleyince daha iyi anladım.
Çünkü bu toplumun hiç hoşlanmadığı bir gerçeği dile getirdiler. Bunun için risk aldılar.
İstedikleri tek şey vardı, gerçekleri göstermek...
İşte sanatçı budur, bet sesiyle iki şarkı tıngırtadan değil...

GÜNÜN SÖZÜ
Felaketler karşısında dayanıklı durmak ve kader diye eğilmemek, kahramanlıkların en büyüğüdür.
Fenelon

Bu acılara daha ne kadar dayanacağız?
Ekrana, gazete manşetlerine bakamıyorum artık; utanıyorum çünkü... Bir baba olarak, fidan gibi gençlerimizi şehit eden bu terör lanetine hala bir çözüm bulamadığımız için, içim içimi kemiriyor.
"Vatan sağolsun, bir oğlum daha var, gerekirse onu da vatanım uğruna savaşa gönderirim" diyen acılı babayla göz göze gelmek, yüreğimi yakıyor.
Kahrediyor bu sahne beni...
O en zor anında bile, oğlunun tabutuna sarılıp gözyaşı döken eşini teselli ederken bile, vakur davranan yürekli bir babanın içten içe akan gözyaşlarını silemediğim için suçluyorum kendimi...
***
Gurur duyun o Mehmetçikle...
Örneğin, 11 şehit verdiğimiz Gediktepe'de, bölüğü ziyaret eden Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a, yüreğiyle seslenen o kahraman delikanlıya...
"Terhisime 4 günüm kaldı komutanım ama arkadaşlarımın şehit olduğu o tepede, siz isteyin, dikili taş olmaya hazırım..."
Terör yıldıramaz bu milleti, bu yüreklerde yanan ateşi, kimse söndüremez.
Ama yeter artık... Sözün bittiği yerdeyiz, şimdi ortak akıl zamanı...
İktidarı-muhalefeti el ele verip, siyasi çıkarları rafa kaldırmanın zamanı...
***
Daha bir acı bitmeden, yine terör saldırısı, hem de içinde öğrencilerin de bulunduğu askeri araca...
Yine 4 can gitti, ikisi de ağır yaralı...
İnanın, silahımı kapıp cepheye gidesim geliyor; ekrana her bakışında yüreği titreyen, "Son Dakika"lardan korkar hale gelen her Türk gibi...
Çünkü, bu acıya dayanacak hal kalmadı artık millette...
Gün, her koşulda birlik olma ve birilerinin gereğini yapma günüdür.
Tıpkı "Günün Sözü"nde Fenelon'un söylediği gibi...

Günün fıkrası
Ben çekilirim!

Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliginden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.
Magrur zengin, hor gördüğü filozofa:
- "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
- Ben çekilirim.

Çok şey öğretti...
Üniversite yılları, iyi değerlendirene çok şey öğretir:
Ayakta kalmayı, ülke değerlerine, Atatürk'e sahip çıkmayı, haksızlıklara direnmeyi, fikirlerini sonuna kadar savunmayı, geleceğini görebilmeyi...
Ben, O'nu, o yıllarda tanıdım; Cumhuriyet'le yaşıt, aynı adı taşıyan gazetede...
Her gün Cumhuriyet alır, bir Uğur Mumcu'yu okurdum, bir de O'nu...
O, İlhan Selçuk...
Ondan çok şey öğrendim. Öncelikle yazı dilinde Türkçe'yi iyi kullanmayı, inancım uğruna savaşmayı, hakkımı aramayı...
İlhan Selçuk, her yönüyle Türk insanına çağdaş yaşamı anlatan, bunun için savaş veren bir isimdi.
Bir duayen gazeteydi. Her gazeteci için iyi bir örnekti. İnancı uğruna savaştı, işkenceye uğradı. Haksızlıklar yaşadı ama hiç doğru bildiğinden yılmadı.
Ölümü büyük kayıptır. Mekanı cennet olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA