• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
O, insan olmanın keyfini çıkarıyor HÜROL DAĞDELEN

O, insan olmanın keyfini çıkarıyor

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.11.2010, 00:00
Tezgahının başında uyuklayan bu seyyar esnaf, Bucalıların yakından tanıdığı bir isim; adı Abdülgani...
Mardin Midyat'lı, yıllar önce ailesiyle göç etmiş İzmir'e... Doğduğu yer gibi benimsemiş İzmir'i... İzmirlileri başının üstünde taşıyor, "Onlar benim yüreğim, canımı veririm onlar için" diyor.
Kürt ama aynı zamanda Türk.. Öylesine yüreğinde yaşıyor bu "Anadolu insanı" kimliğini...
Tezgahını görüyor musunuz? Tertemiz, düzenli... Ayrıca üstü başı temiz bir insanoğlu...
Sevgi dolu, prensip sahibi...
***
Oysa mahallemize gelen pek çok satıcı görürüz; tezgahı dağınık, memnuniyetsiz, güven vermeyen, uyanık, salaş tipler...
Sattığı ürünler yılık yamuk, yarısı çürük...
Ancak Abdülgani öyle değil... Baksanıza meyveler pırıl pırıl, sıra sıra dizilmiş... Fotoğrafının çekildiğinin bile farkında değil...
Farkında olsa, "Engellerdi beni, çekme bu halde, insanların karşısına böyle çıkmam doğru değil, derdi", diyor arkadaşım...
Abdülgani'nin fotoğrafını çeken kişi, okul arkadaşım Mehmet... Buca'da yıllardır fotoğrafçılık yapan Foto Saygın'ın sahibi...
***
Bu fotoğrafı bana göndermiş...
"Bizler, Abdülgani'yi çok seviyoruz. Çünkü dürüst, sevgi dolu, insanlara yardım etmek için çırpınan bir insan... Hiçbir zaman çürük mal vermez, kendi elleriyle seçer, temiz ve düzenlidir. Bugüne kadar kendisinden alışveriş eden birinin geriye gelip de, 'Bu ne kardeşim, çoğu çürük" diye çıkıştığını görmedim. Eksik değil aksine fazla tartar. Hak yemekten korkar. Malı kötüyse asla satmaz, yoksul birçok aileye meyve-sebze yardımı yaptığına defalarca şahit olduk. Çeşit çeşit hikayeler anlatan, fıkraları hiç bitmeyen, neşe kaynağı, cömert bir Anadolu insanı... Çocukları da öyle... Yorgun düşüp uyukladığı bir anı yakaladım, geçen gün dürüstlük üzerine yazdığın yazıya, örnek olsun diye gönderiyorum. Hürol kardeş, Abdülgani her türlü övgüyü hak ediyor. Böyle insanlara ihtiyacımız var" notunu düşerek...
***
Hayat akıp gidiyor, oysa çevremizde pek çok değer var, göremediğimiz... Abdülgani de bunlardan biri; tek amacı insanca yaşamak...
Bunun gereğini de yerine getiriyor, çevresinde "dürüst bir esnaf" olarak tanınıyor.
Kılı kırk yaran bizim Mehmet'i de etkilediyse, vardır bir hikmeti...
***
Bir işin sahibi olmanın iki ana çıkışı vardır:
Çalışmak ya da hakkını vererek çalışmak...
Abdülgani işinin hakkını verenlerden, "İnsan olmanın bir yüceliği var, dürüst yaşamak" kimliğini benimseyenlerden...
Bugün için değil, asıl yarın için yaşayanlardan...
Başını yastığa koyduğunda, "Komşum aç mı acaba" diye düşünenlerden...
"Yaptığım işin en iyisini yaparım, bana yakışan budur" diyenlerden...
Bu toplum, onlar sayesinde ayakta duruyor, unutmayın.
***
Şimdi o uyuklarken, gidip çaktırmadan meyvesini alabilir misiniz? Harama el uzatmaya yüreğiniz yeter mi?
İşin özü budur.

Alaçatı'yı bir romanda yaşamak
Bir Egeli olarak, bir Türk yazarın yeni romanı elime geçtiğinde, hemen şu ayrıntıya bakarım: Öyküsü nerede, nasıl geçiyor?
Çünkü bilirim ki, yazarların çoğu, şehir olarak hep İstanbul'u seçerler.
Şiirde, romanda İstanbul hep baştacıdır.
Bu nedenle, anlatılmadık ilçesi, asfaltının çiğnenmediği bir mahallesi, hakkında övgüler düzülmedik bir mekanı, dizi için çekilmedik sokağı kalmamıştır.
Sanki sadece orada cinayetler işlendi, orada kız kaçırıldı, orada meydan kavgaları yaşandı, orada aşık olundu.
Örneğin hepimiz ezberlemişizdir Kalamış'ı şarkılarda, şiirlerde...
Oysa benim için İstanbul sıradan, artık ezberlenmiş bir şehir... Bu yüzden hiçbir cazibesi de kalmadı.
Bir sırrı, albenisi de...
Oysa bunun Anadolu'su var, Ege'si var.
***
Bir romancı için önemli olan, Anadolu'ya açılmak, yurdunu keşfe çıkmaktır, tıpkı Orhan Pamuk'un, Kars'ı anlattığı romanı "Kar"ı yazarken yaptığı gibi, birkaç ay Kars'ta kalıp orayı hissetmektir.
İşte benim için romancı dediğin odur, ötesi masa başı hayal üreten bir kalem oynatıcıdır.
***
Önceki gün, Şadıman Şenbalkan'ın yeni romanı "Hoşgeldin Ben, Hoşçakal Sen"i da ele aldığımda, bu özellikleri aradım.
Nerede geçiyor, nasıl ele alınıyordu.
Şehir İzmir... Mekan Çeşme, Alaçatı... Öykü, 1950'li yıllarda geçiyor. Bir büyükanne ve torunları arasında...
Sıcacık, keyifli bir öykü... Kolay bir anlatımı var.
Şadıman Şenbalkan, öyle okuyucuyu yoran süslü püslü lafları sevmez. Yazdığı kitaplar, çocukların bile anlayacağı ustalıktadır.
Çoğu kez yöresel, şiveleri vurgulayarak...
Ben, Alaçatı'nın, 60 yıl öncesini bu kadar net bilmiyordum. Rumlarla-Türklerin inanılmaz dostluklarını, birlikte yaşadıkları her anın kıymetini bilmelerini...
Yoksulluğu, yoksunluğu... Ama o güzelim samimiyeti.
***
Bu kitabı okurken, Alaçatı'yı geçmişi ve bugünüyle yaşadım.
İşte benim aradığım bu...
İzmir'de roman yazıp İstanbul'a öykünmek değil... İzmir'i, Denizli'yi, Aydın'ı, Kuşadası'nı, Manisa'yı tüm gizemiyle okuyucuya sunmaktır.
Zira, gerçek "ışık" verir, hayal "uyutur".

Sinemada akıllı olmalıyız
Çocukluğumun siyah beyaz sinemasında, Hint filmleri önemli yer tutardı; örneğin "Avare" gibi...
Hint sineması, o yıllar Türkiye için çok özeldi. Gazeteler, dergiler Hintli yıldızların resimlerini süslendi.
Bize çok yakındılar. Sahi bize mi, tüm Ortadoğu onlardan söz ederdi.
***
Yıllar geçti şimdi biz onların yerin aldık. Ama sinema filmleriyle değil, dizilerle...
Şimdi tüm Ortadoğu bizim yıldızlardan söz ediyor. Kıvanç Tatlıtuğ'dan, Tuba Büyüküstün'den, Beren Saat'ten...
Geçen gün Tuba Büyüküstün, Mısır'a gitmiş, yer yerinden oynamış...
Sinema ve televizyon böyle bir güç işte...
ABD, 100 yıldır bu büyünün ekmeğini yemiyor mu?
Kafayı kullanır, sen-ben kavgasına düşmezsek, aynı geleceği biz de yaşayabiliriz.
Hint sineması bunu kullanamadı, biz daha uyanık olmalıyız.




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA