• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Benim de içim acıyor ama... HÜROL DAĞDELEN

"Benim de içim acıyor ama..."

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.08.2011, 00:00
Bu sözler, İzmir'in tanınmış simalarından işadamı Haluk Özsaruhan'a ait... Ailesinin Karşıyaka sahilindeki villalarının yıkıldığını, bir şekilde benim de çocukluk anılarımın birinin daha yokolduğunu yazdığım o yazıdan sonra, beni aradığında...
Haluk Bey sözlerini şöyle sürdürdü: "Sizin hissettiğiniz duyguları anlıyorum, beni de siz anlayın. O villada, o harika bahçesinde bizim de çocukluğumuz geçti. Sayısız anılarımız var, çoğu da bugün hayatta olmayan değerli büyüklerimizle yaşadığımız o anlar... Benim de yüreğim sızlıyor, içim acıyor ama zaman da akıp gidiyor, bina yaşlandı. Bakımı da sorun olmaya başladı. Kimse sahiplenmek istemedi, büyük masraflar çıkardı bize... O yüzden elden çıkarmaya karar verdik."
***
Villaya bir süredir gitmediğini, yıkılışını bile görmeye dayanamadığını belirten Özsaruhan, "Bina yıkılmasın diye uzun süre dayandık. Devlet de binayı korumayı önerdi. Ancak değerinin çok altında fiyat verdiler, neredeyse 6'da biri... Bu bizim için büyük bir kayıptı. Sözün özü, villa ekonomik sıkıntılar nedeniyle yıkıldı. Hiç istemedik böyle bir sonu ama çaresiz kaldık" dedi, sustu; ardından "İşin özü bu" dediğinde ise sesi değişti, hüzünlüydü.
***
Bu kentin aşığı olan Sancar Maruflu, aylarca uğraştı, yıkılmasın diye...
Keza Karşıyaka Karşıyaka Kent, Kültür ve Sanat Dergisi Okur Platformu'nun (KAROK) neferlerinden Vehbi Moğol'un gönderdiği iletilerle toplumu bilinçlendirmeye çalıştığı olayın özü budur işte.
Ailenin önemli isimlerinden Haluk Özsaruhan'ın özetle demek istediği gibi, "Evin yıkılması tamamen ekonomik"...
Devlet, bu tür değerlere fon ayırıp hakkını verebilseydi sanırım o evde, geleceğin büyükleri çocuklar da, bizim hissettiğimiz duygularla büyüyecek, tarihe daha "derin" sahip çıkacaktı.
Çağdaş mimarinin İzmir'deki öncülerden Ziya Nebioğlu'nun yaptığı bu evi keşke, konuk evi olarak değerlendirebilseydik...
Eksiğimiz bu işte, bilinçlendirmeyi sürekli ertelemek...

GÜNÜN SÖZÜ

Bir dosta sahip olmak istiyorsan, ilk önce sen bir dost ol.
Dale Carnegie

Teoman'ı anlamak...

Teoman'ın müziğini severim, çünkü bir felsefesi var. Ancak yaşamındaki boşluklar nedeniyle, içkisi, sigarası, özgürlüğe düşkünlüğü sürekli haber oldu diye, yıprandı.
Magazin basını yıldırdı adamı... Ve müziği bırakma noktasına geldi Teoman, gerekçelerini de birer mektupla anlattı hayranlarına...
Satır satır, bütün içtenliğiyle, kimi kesimlerden tepki göreceğini bile bile...
***
İşini "aşkla" bir tutuyor Teoman, yıpranmaması gerektiğine inanıyor ve diyor ki:
Bu iş hayatımın çok önemli bir bölümü. Para için filan değil, benim ona yüklediğim anlamlardan dolayı, biricik aşkım. Eğer kesin bir karar vermezsem, her an kendimi kandırabilecek kadar aşığım ona hala. Ve bu sevgi - alışkanlık - olası bir ün ihtiyacı, beni ileride çirkinleştirecekse kendi gözümde, ben bunu reddediyorum. Kendimden çok, şarkılarıma saygımdan dolayı. Onları seviyorum ve kolluyorum bu şekilde. Aynı zamanda kendimi de kolluyorum.
Bu tamamen bir duygusal iç geçiriş... Müziğe aşık ama yaşadıkları ve gördükleri nefret ettirmiş Teoman'a bulunduğu ortamı...
***
İşte bu sözler de onun:
Şarkılarımı yazdım, oradalar. Dinlenilirlerse, sevilirlerse, yaşarlarsa çok mutlu olacağım. Ama sadece alışkanlık nedeniyle, konserler verebilmek, oyunda kalabilmek adına savaşmayacağım, üstümü başımı kirletmeyeceğim. Ortalık çok çamurlu. Olay bu kadar aslında. Abartmaya gerek yok dememin nedeni bu... Önümde iki tane konserim var. 3 Eylül'de son konserimi veriyorum. Ondan sonra da, kendimi emekli ediyorum. Yapmadığım, içimde kalan şeyleri yapacağım.
***
Teoman, müzik için bir değer... Hem de öyle böyle değil, bir yaratıcı sanatçı... Sesi kadife gibi elektronik müzik yapıp hayranlarını aldatabilirdi.
Yapmadı.
Kendi bildiği yolda ilerledi, yaratıcı olmayı, söz yazmayı, beste yapmayı sürdürdü. Çalan çırpan değil, kendisi olmak istedi.
Ancak ortam acımasızdı. Yapım şirketleri, medya, bazı meslektaşları, yoğun tempo onu hırpaladı. "En iyisi bırakmak" dedi ve gitti.
***
Bu ani ve kesin verilmiş bir karar, reklam da kokmuyor. Açık seçik söylüyor adam, "Ortalık çok çamurlu, üstümü başımı kirletmeyeceğim."
Para için insanların birbirini sattığı ortamda önemli bir dik duruş bu...
Onu anlamak için, şarkılarındaki gizemi çözmeniz yeterli. Onun içinde hayat var çünkü, dünden bugüne...
Kirletmek istemiyor.
***
Dün Ferhat Göçer de, Teoman'ın izinden gitmeyi düşündüğünü apaçık işaret etti, "Ben de kısa bir süre sonra bırakacağım" dedi.
Bu bırakışların bir nedeni olmalı... Kokusu yakında çıkar.

Siz, "Ben herkesten çok çalışırım" deyin hala...
500 gram bal için arılar 3 milyon 750 bin defa çiçeğe konup kalkıyor. Bir kilo bal için ise 40 bin arı, 6 milyon çiçeği dolaşıyor. Bal arıları bir peteği doldurabilmek için 10 milyon çiçeğin nektarını emiyor ve 100 bin kilometre kanat çırpıyor. Bu deli çalışmanın arasında dönüp "Öber arı benim kadar çalışıyor mu" diye kontrol gereği de duymuyorlar. Birbirlerine tam bir güven içinde sadece hedeflerine odaklanmışlar.
***
Neredeyse kölesi olduğumuz bilgisayar saniyede 16 milyar matematik işlemi yaparken, bilgisayarın doğadaki rakibi bal arıları, bu sürede daza az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yeteneğine sahip. Demek ki bilgisayarda hala Bill Gates'in keşfedemediği bir şeyler var!.. Bir koloninin pazarlanacak 1 kilo bal üretmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için 8 kilo bal tüketmesi gerekiyor. Bu da koloninin 6 kez dünya çevresini dönmesi demek...
***
Arılar bu işi canla başla yapıyor ve genetik olarak nesilden nesile akmtarılmış bir tembellik asla söz konusu olmamış... Buarı cumhuriyetinde cinlik yapmak için "Birkaç gram bal da kendime saklayayım" diye peteği hortumlayana da şimdiye dek rastlanmamış... Hepsi güneşin "kalk" ziliyle çalışmaya başlayıp güneşin paydas ziliyle dinlenmeye çekiliyorlar. Hiçbir arı "Kraliçe arı bu işin kaymağını yiyecek diye ben geberene kadar çalışmam abi" dememiş... Birlikten ve kovandan çıkınını alıp başka yollara düşüp, başka bir kovanda cumhuriyet kurmayı düşünmemiş... Karşı kovandakileri kıskanıp o peteğe dadanmamış. Siz hiç arıyı sokan bir arı biliyor musunuz?
***
Şimdi durup düşünmek gerek... Başkasının emeğinde gözü olan mı yoksa neslini korumak için sürekli üreten mi hayvan?



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA