• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Gazetelerin manşetiyle halkın gündemi farklı! HÜROL DAĞDELEN

Gazetelerin manşetiyle halkın gündemi farklı!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 06.12.2011, 00:00
Fox'un en çok izlenen programı sabah saatlerinde... Sözünü ettiğim, "Fatih Portakal'la Çalar Saat"... Yayıncılıkta ilk adımı Kanaltürk'te atan, daha sonra Fox'un sabah programından İrfan Değirmenci ayrılınca, göreve getirilen Portakal, bir başka kanala geçen Değirmenci'yi ekarte etmeye başardığı gibi, haberci kimliğinin yanı sıra sunum tarzı ve hesap soran tavrıyla, sessiz yığınların sesi olmuş durumda...
***
Fatih Portakal, haber aralarında, fikirlerini paylaştığı gibi, programın son bölümünde yaptığı kısa bir bilgilendirmeyle, gündeme farklı bir bakış getiriyordu. Yayın sırasında izleyicilerden gelen mailleri okuyan Portakal, baktı izleyici tavırlarında ısrarcı, bunu programının bir bölümü haline getirdi.
Sadece maille değil, birebir telefonla, kimi zaman yüz yüze..
***
Bu, önemli bir bakış açısı... Nedeni, gazetelerin, televizyonların manşetiyle, vatandaşın manşetinin çok farklı oluşu...
Kimse Suriye'de neler oluyor, neden bu ülkeyle ilişkilerimiz durma noktasına geldi? Neden şike davası bu kadar sulandı? Neden, Ergenekon sanıkları hala içerde, diye düşünmüyor, fikir üretmiyor.
Halk sadece kendi derdinde...
"Aldığım para yetmiyor, kredi çekmekten tıkanma noktasında geldim" ya da "Emekli ikinci sınıf vatandaş, hakkımızı alamıyoruz" gibi ekonomik kaygıların yanı sıra "Etrafımızda sapıklar dolaşıyor, kimse umursamıyor", "Ruh sağlığım bozuldu, insan içine çıkamaz oldum" şikayetleri art arda sıralanıyor.
Yani halk büyük sıkıntıda... Yazılı basına derdini anlatamayan insanlar, fırsat verilince de açık mikrofonu, dert köşesine çeviriyor.
Sözün özü, halkın gündemi farklı... Fatih Portakal da vatandaşın sesini duyuruyor.

Behzat Ç'nin farkı!
Oysa benim zamanım değerli...
Bana hiçbir şey kazandırmayan, dedikodu üzerine kurulu, kıytırık aşk hikayeleriyle örülü, birbirine benzer sahneleri allanıp pullanıp tekrarlanan, bireyselliğimle dalga geçen, zekamla oynayan, kendini yenilemeyen, para kazanmaya endeksli dizileri reddediyorum çoğu zaman...
Çünkü benim zamanım değerli...
***
Ancak bu işi layıkıyla yapanlar da var. Behzat Ç. gibi konu zenginliği çok yüksek, toplumsal sorunları gündeme getiren, kişisel yüzleşmeleri ön plana çıkaran, insanları empati yapmaya çağıran dizileri ayrı tutuyorum bu çerçevede...
Behzat Ç, sadece bir polisiye dizi değil çünkü... Öncelikle bir toplum panaroması sunuyor izleyiciye... Suç ve ceza bünyesinde...
Örneğin, yeni polis tiplerin diziye renk vermesi, bu panoramayı güçlendiriyor. Sadece cinayetler değil, uyuşturucu, mafya ilişkileri de gündeme geliyor, kendini hissettiriyor.
***
Son bölümde, ekibe yeni katılan Behzat Ç kılıklı, kadın polisin, Narkotik Şube görevlisi Suna'nın getirdiği renk gibi...
Ya da kızının ölümüyle suçladığı Şule'nin, yeniden eve dönüşüyle Behzat'ın yaşadığı ikilem, gerçekle yüzleşme sahneleri...
Emekli polis Aziz'in mesleğine yeniden dönüşüyle yarattığı kaos, suçluları kendi yöntemiyle yakalama çabaları, bulunduğu makamı sonuna kadar çıkarına kullanma merakı...
Uyuşturucu ağının insanları nasıl ikiyüzlü yaptığını, gençleri nasl tuzağa düşürdüğünü büyük bir merakla izlettiriyor dizi...
***
Şimdi diyeceksiniz ki, bu sözyediklerin Arka Sokaklar'da da var. Evet doğru, o da müthiş bir dizi, pazartesi akşamı daha eline su döken olmadı. İzledikçe keyif alıyorum.
Ancak önemli bir fark var.
Behzat Ç, daha gerçekçi ve serüven yüklü, yaratıcı... Arka Sokaklar, başka yabancı yapımlardan kopya kokuyor bu ölçüde... Uzun süredir de devam etmesi, itici geliyor artık...
Artık her bölüm, birbirini tekrarlıyor çünkü...
Behzat Ç, daha bizden...

Kıssadan hisse...
Londra'daki bir caminin yeni imamı, şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyormuş... Bir gün, bilet alırken şoför para üstünü yanlışlıkla 20 "kuruş" fazla vermiş. İmam yanlışlığı oturunca, parasını sayınca fark etmiş. Kendi kendine düşünmüş "20 kuruşu geri versem mi şoföre?"... Ama içinden bir ses diyormuş ki "çok küçük bir para ve şoförün zaten umurunda da değil. Otobüs şirketine 20 kuruş ne fark eder?. Bu parayı Allahtan gelen bir hediye gibi düşünebilirsin!"
***
İneceği durağa gelince, imam kalkmış ve fikrini değiştirmiş, inmeden önce şoförün yanına gitmiş, 20 kuruşu geri vermiş ve demiş ki, "Paranın üstünü fazla verdiniz."
Şoför gülümsemiş ve demiş ki, "Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi ziyaret etmek istiyordum caminizde, İslam'ı öğrenmek için ve bilerek size fazla para verdim nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."
***
İmam otobüsten inerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyormuş, yere yığılacakmışçasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışmış, gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne bakmış ve demiş ki:
"Allah'ım az daha İslam'ı 20 kuruşa satıyordum!"

Sanki Süper Baba'nın devamı!

Hani hep özlediğimiz bir dizi var, "Süper Baba"... Yapımcılar bunu çok iyi bilir bu yüzden yeni ekrana gelen her aile dizisi ondan izler taşır aslında...
Ama hiçbiri yaklaşamaz. Bugüne kadar da bitmedi bu özlem...
Ne yapsalar tutmadı.
Ancak benim bir tespitim var. Geçen akşam Fox TV'de ekrana gelen "Babam İçin" daha ilk bölümüyle "Süper Baba"yı aratmayacağını gösterdi sanki...
Hatta diyebilirim ki, baba rolüyle Hasan Kaçan cuk oturmuş... Diğer oyuncular da öyle.
İlk bölümler dizi hakkında fikir vermek için erkendir aslında ama "Babam İçin" bu yönüyle bile, diğerlerinden çok farklı...
Sanki "Süper Baba"nın devamı...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA