'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Yakın Geleceği' için tahmin ve tekliflerde bulunduğum Müslüman Roma isimli kitap, benimle yapılmış söyleşilerden ve 2007-2012 arasındaki makalelerimden oluşuyordu.
Meydan Yayıncılık'ın 10 baskı yaptığı kitap, çok çeşitli tepkiler aldı. Beğenenleri de oldu, karşı çıkanları da... Cemaat'in NT mağazalarında sansürlendi, bazı geniş okuma gruplarında günlerce tartışıldı.
Şimdi Müslüman Roma'nın İngilizce edisyonu, C.E.D.S. Publishing tarafından yayınlandı. C.E.D.S. 'Centre d'Etudes Diplomatiques et Strategiques), sosyolojinin babası olarak bilinen Emile Durkheim'ın kurduğu Sorbonne Üniversitesi'ne bağlı bir merkez. Diplomasi ve Strateji çalışmaları yürütüyor. NATO'dan, Birleşmiş Milletler'e; Fransız Harp Akademileri'nden Ortak Savunma Örgütü (CID)'e kadar pek çok uluslararası kuruluşun danışman kurumu.
Türkiye'de de çeşitli çalışmalar yaptılar. İ.T.Ü. ile organize ettikleri ve CIA eski Finansal İstihbarat Başkanı John Quirck'in ders verdiği, diplomatların ve siyasetçilerin ders aldığı Finansal İstihbarat semineri en önemli faaliyetleri idi.
Müslüman Roma'nın iki yıl sonra, C.E.D.S. tarafından yayınlanmış ve Dünya strateji ve diplomasi çevrelerine sunulmuş olması benim için de bir mizan fırsatı doğurdu.
Müslüman Roma'daki teklif ve tahminlerden hangileri gerçekleşmiş, hangileri bekliyor ve hangileri gündemden düşmüş idi...
GERÇEKLEŞEN ÖNGÖRÜLERDEN BAZILARI
- İlk kez 2006 yılında seslendirdiğim, 'Türk bir ırkın değil, milletin adıdır' tezi tartışıldı. Başbakan tarafından da tekrar edildi ve Danıştay kararlarından birinde yer aldı.
- Açılım Süreci'nin Semantik hatası, dediğim 'kardeşlik' ve 'savaş-barış' gibi söylemler azalarak kullanılmamaya başladı.
- 'Kuruluş Felsefesi' kavramı gündeme oturdu.
- 'Kürtlerden alma vakti' diye sistematize etmeye çalıştığım düşünce, 'Kürtçe bir yabancı dil değildir' anlayışıyla ülke gündemine yerleşti.
- 'Atatürkçüler Tayyip Erdoğan'ı desteklerse...' başlığı ile 2009'da görmeye çalıştığım eğilim, Cemaat'in tasfiye süreci ile kısmen gerçeklik kazandı.
- Cemaat'in siyasallaşmasının doğuracağı sonuçlar tahmini ile yüz yüze geldik.
ŞİMDİ MÜSLÜMAN ROMA'NIN HALA BEKLEDİKLERİ
- 'Hakkari şehrinin ahalisine daha iyi imkanlar verilerek Yüksekova'ya taşınması teşvik edilmelidir' tezi, en yüksek ağızlardan tartışma gündemine alındı, ancak henüz önemli bir gelişme kaydedilemedi.
- Ermenistan'ın Milli Siyaset Belgesi'ni değiştirmesini hala bekliyoruz. Fakat yaklaştık sayılır.
- Musul Vilayeti ile ekonomik ve kültürel entegrasyon analizi, petrolün Türkiye üzerinden akması ile işlemeye başladı.
- 'Bir İsrail Perestroykası olmayacak mı sanki?', sorum hala cevabını bekliyor.
- 'İsrail Hamas ile savaşır Fetih ile barışır' tezim, Hamas-Fetih işbirliği ile bir umut doğurdu.
- 'Ayasofya'nın öncelikle Kutsal Emanetler'in sergilendiği bir müzeye dönüştürülmesi ve 24 saat Kur'an-ı Kerim okunması' teklifimin bir karşılık bulup bulmayacağını ben de merak ediyorum.
- 2009'da sorduğum, 'Davutoğlu Başbakan olur mu?' sorusunun cevabını çok yakında alacağız.
VE ÇUVALLADIĞI...
- CHP'ye teklif ettiğim, 'Atatürkçülükten uzaklaşmayın, bilakis Demokratik Atatürkçülüğü inşa etmeye çalışın' teklifimin CHP'de hiçbir karşılığı olmadı. Bundan sonra da olabileceğini zannetmiyorum.
Müslüman Roma'nın kısa mizanı böyle oldu. 2009'da kayda geçmiş, bugünün gündemine ilişkin tezini ise bir kez daha yazalım:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bugünkü global siyasette en rasyonel ve milli yönetim kompozisyonu; Cumhurbaşkanı (Başkan) Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şeklinde dizayn edilebilir. Silahlı Kuvvetler'de suç unsurları olmakla birlikte İlker Başbuğ ve arkadaşları haksızlığa uğramıştır, itibarları iade edilmelidir ve Necdet Özel çizgisi korunmalıdır. Kürt kimliği ve unsurunun Cumhuriyet'in asli unsurlarından biri olduğu kanıtlanmalıdır.
Bakalım bu oldukça riskli teklif ve tahmin öbeğinde ne kadar yanılacağım...
