Evet değişiyor... Gelişmekte olan ülkeler lehine değişiyor. Jeopolitik risklerin dinmesi son günlerde bizde de TL döviz ve altın yatırımları dengelerini yeniden şekillendiriyor. Görüntü böyle... Gerçekten dengeler değişiyor mu, yoksa alışageldiğimiz bizim meşhur tahterevalli yine devreye mi girdi. Biliyorsunuz piyasa aktörleri daha doğrusu para sihirbazları çok seviyorlar tahterevallide oynamayı... Bir aşağı, bir yukarı... Eğlenceli olmalı... Pek de haksız sayılmazlar değil mi?
TL enstrümanları ile döviz ve altın arasında negatif korelasyon var. TL enstrümanlarının getirisi azaldığında kurlar ve altın yukarı gidiyor. Kısacası TL cephesinde işler yolunda iken döviz ve altın üzüyor yatırımcısını... Ya da tersi oluyor. Tahvil faiz oranları yükseldiğinde ve hisse senetleri değer yitirdiğinde kurlar ve altın fiyatları artıyor. Piyasa aktörleri bu fırsatı bir süredir iyi değerlendiriyor. Strateji açık ve net... Düşeni al, yükseleni sat. Böylece, getiri marjlarını açıp daha yüksek karları indiriyorlar ceplere... Hem küresel likiditenin azalması hem de risk algısının yükselmesi tüm enstrümanların talep momentumlarını azaltmıştı. Onlar da çareyi zikzaklar çizdirmede buldular aynı kazanç seviyesine ulaşabilmek için.
MERKEZ'DEN SİNYAL!
Kurların aşağı çekileceğinin sinyali geçen hafta Merkez Bankası'ndan gelmişti. Günlük dolar satış miktarını 50 milyon dolardan 40 milyon dolara düşürmüştü. Ben yazımı kaleme alırken yani dün bir 20 milyon daha azaLtarak toplam satış miktarını 20 milyon yapmış oldu. Merkez Bankası'nın kurların düşeceği beklentisine kapılmasının dış siyaset kazanının ateşinin azalmasının yanı sıra bir diğer nedeni de cari açıkta önümüzdeki aylarda belirgin bir azalma öngörmesi. İlk 3 aya ilişkin gelen ödemeler dengesi verileri de teyit etmişti Merkez Bankası'nın bu tahminini.
Doların TL dahil hemen hemen tüm para birimleri karşısında değer yetirmesinin altında yatan temel neden ABD ekonomisinin toparlanmasının ılımlı bir tempoda gittiğinin Yellen tarafından vurgulanması. Özellikle konut sektöründe iç açıcı ilerlemenin kaydedilemediğini de eklemesi doların düşüşünde tuz biber oldu. Putin'in Ukrayna sorunu ile ilgili yapıcı diyebileceğimiz açıklamaları da eklendi sürece. Böylece düşüş biraz ivmelendi. Bir parantez açalım... Eğer Avrupa Merkez Bankası, Başkan Draghi'nin geçen hafta duyurduğu genişleme olasılığını değerlendirir tahvil alımına başlarsa Euro da TL karşısındaki çekilme hızlanabilir. Euro dolar paritesi de 1.38-1.40'lar bandında kalır. Şimdilik genişleme yok derse parite kuşkusuz 1.40'ların üzerine çıkar.
LOKOMOTİF BANKALAR
Kurların aşağı gelmesi borsayı da hareketlendiriyor doğal olarak. Son bir haftada BiST 100 endeksi yüzde 1.48, dolar bazında da yüzde 3.21 civarında yukarı çıktı. Her zaman olduğu gibi lokomotif bankacılık sektörü. BiST 100 yüzde 1.48 yükselirken BİST Banka yüzde 2.69 çıkmış. Buna karşın BİST Sınai sadece yüzde 0.89 oynamış. Merkez Bankası'ndan zorunlu karşılıklarla ilgili olumlu bir karar gelirse ve aynı zamanda faizleri de aşağı çekip fonlama maliyetleri açısından bankaları rahatlatırsa borsa yola devam eder banka hisse senetleri öncülüğünde. 80 binlerin biraz üzeri kadar bir marj var borsanın önünde...
Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğin azalması yabancı sermayenin risk algısının pozitif yöne kaymasına ve gelişmekte olan ülkelere karşı iştahlarının artmasına neden oluyor. Sıcak para girişlerinden hisse senetleri gibi tahviller de nasibini alacak. 14 Nisan'da yüzde 10'ların üzerinde olan gösterge tahvil faiz oranı yeniden yüzde 9'ların altını görmeye başladı. Aynı şekilde eurobond faiz oranları da iniyor. TL ve dolara dayalı tahvil faizlerinin de önünde aşağı yönlü marj bulunuyor. 180'in yeniden altını gören CDS primleri de destekliyor bu marjı.
Sözün özü, küresel ekonomik koşullar ve jeopolitik faktörler rüzgarının yönünü TL'ye çevirdi. Hazır rüzgarı arkasına almış piyasa aktörleri alabildikleri kadar yol almaya çalışacaklar. Ta ki rüzgar yeniden döviz ve altına dönene kadar...