İzmir dünyanın en büyük organizasyonlarından birine evsahipliği yapıyor; 33. Dünya Ritmik Cimnastik Şampiyonası...
Gel gör ki, böylesine önemli ve ilk kez böylesine yoğun katılımlı bir dünya şampiyonasının tanıtımı doğru düzgün yapılmamış.
Şampiyonanın yapıldığı Halkapınar Spor Salonu'nda tribünler neredeyse bomboş.
Sadece antrenör ve katılan sporcular ile yakınları var. Büyük çoğunun da başka ülkelerden geldiği düşünülürse ilgisizlik had safhada. Konuklar, "Şimdiye dek böylesine seyirci ilgisizliği yaşanan bir şampiyona görmedik" diyorlar.
* * *
Hani şampiyonayı bir şekilde duyduk ve gitmek istedik. En düşük bilet fiyatı 30 lira, o da salonun en üst köşesi.
Ön taraflar 70 lira. 3 kişilik bir ailenin günde 90 lira vererek en kötü yerden seyrettiğini düşünürsek dahi 1 haftada 630 lira ödeme yapılacak. Asgari ücretin 880 lira olduğu düşünülürse vay gidenin haline. Sonra deniyor ki; "İzmirliler şampiyonaya ilgi göstermiyor". Nasıl göstersin ki! Böylesine önemli bir şampiyona ülkemizde ilk kez organize edilmiş, ben ne bir afiş, ne de bir bildiri gördüm.
Şampiyona başlamadan önce bir tanıtım toplantısı yapılır, medya aracılığıyla kente duyurulur. Beyzadeler pazar günü basın toplantısı yapıyor, ertesi gün şampiyona başlıyor.
***
Dostlar alışverişte görsün misali. Eeee böyle şampiyonaları İzmir'e aldırmak için harcanan çaba, insanları salona çekmek, bu güzellikleri izlettirmek için harcanmamış. Biletler çok düşük bir ücret olsa, ya da bedava yapılsa, bu sporun tanıtımı çok daha iyi yapılır ve çocuklarımız dünya çapındaki sporcuları örnek alıp sporların anası cimnastiğe ilgi duymaz mı? Ne diyelim, böylesine güzel bir fırsatı kaçırdık. Her zaman olduğu gibi...
hayattan
Bizim İskender'i kaybettik
İskender Güzelipek'in de ebediyete göçtüğü haberi geldi. İskender bizim Gazeteciler Cemiyeti'nin her derde deva şoförüydü. Tam 30 yıl hizmet etti, İsmail Sivri başta pek çok başkanın makam şoförlüğünü yaptı, cemiyetten emekliye ayrıldı. Cemiyetin tüm işlerini bir yönetici gibi çekip çevirip herkesin yardımına koşardı. Soyadı gibi güzel insandı. Ruhu şad, biz gazetecilerin başı sağolsun.
kentten
Aklın yolu bir'dir!
Öğrenme psikolojisinde en akıllı yol, söylenilmek istenileni, gene kendi hasmına söyletebilmek yedire bilmektir... Ancak bunu yaparken de amaçlanan görüşü, hasmın kendi görüşü haline getirmek hünerini gösterebilmektir... Kısaca sonuca ulaşıldığında, hasım neyi yediğinin farkına bile varmamalıdır...
Her ne ise, hikayeye gelelim...
Sevgili Mehmet Özdoğru'nun dile getirdiği öyküde çok mesaj var:
Bir Alman, bir İtalyan, bir Fransız ve bir İngiliz aralarında köpeğe hardal yedirmek konusunda iddiaya tutuşurlar. Alman önceliği alır, hardalı topak yapar ve köpeğin ensesinden tutarak zorla ağzına tıkar... Hayvanın ağzı yandığı için hardalı yemez ve çıkarır...
İtalyan hemen atılır, öyle olmaz der ve hardalı makarna şeklinde ufak parçalar halinde bölerek, köpeğe yedirmeye çalışırsa da, hayvanın ağzı gene yandığından o da başaramaz...
Fransız da, konuya kendi açısından yaklaşarak, hardalı önce sulandırıp, sos olarak köpeğe yedirmek için uğraşırsa da, bu uygulama ile de bir sonuç alamaz...
Sıra İngiliz'e geldiğinde, İngiliz, önce köpeği okşayarak yanına çeker, sırtını sıvazlar, sonra, hardalı topak yaparak hayvanın poposuna yapıştırır. Köpek; poposu yandıkça başlar hardalı yani arkasını yalamaya, kısaca, canı yandıkça yalar, yandıkça yalar ve sonuçta yalaya yalaya hardalı bitirir...
***
Akıllı ülkeler, hedef ülkeleri istedikleri çizgide tutabilmek için onlara hardalı öyle yedirirler ki, o ülkeler neyi yediklerinin farkına vardıklarında iş işten çoktan geçmiş olur!
küpe
Yoksulluk, namuslu ahmakların mükafatıdır.
Colley Cibber
günün fıkrası
Beni de sana gönderdi
Cafer Ağa ahbaplarından birkaçını evine davet etmek için uşağını birine yollamıştı.
Uşak "Kalk..." demiş:
"Ağa seni istiyor."
"Ağa'nın bana gönderecek bir adamı yok muydu ki, senin gibi bir eşeği yollamış..."
Uşak:
"Bizim ağa diğer adamlarını öteki komşulara gönderdi, beni de sana yolladı."