• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

"One minute" abartıları

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.02.2010, 00:00
Tam bir yıl önce Davos'ta bir olay yaşandı. Başbakan Erdoğan, kendisine yapılan münasebetsizliklere Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışan biçimde tepki gösterdi ve tüm dünyanın önünde İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulmün hesabını sordu.
Bu olay şüphesiz hem İsrail-Türkiye ilişkilerinde hem de Ortadoğu'nun Müslüman halkları ile Türkiye arasında yeni bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Elbette biz de, Davos'ta gösterdiği azamet ve şahsiyet nedeniyle Başbakanımızla gurur duyduk. Ancak bu tarihi davranış kendi ağırlığı içinde hafızalarda ve hatıralarda canlı tutulmalıydı. Ben bir yıl önce de yazdım, bu olayı meydanlarda bir yıldönümü olarak anmak ve aşırı bir değer yüklemek son derece yanlıştır.
Bu Türkiye'yi küçülten bir şeydir. Başbakan Erdoğan haksızlığın olduğu her yerde eminim ki Davos'taki tepkinin daha ötesinde tepki koyabilir. Çünkü, Davos kurgulanmış ve tasarlanmış bir tavır değildi. Orada Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği tavır milli vicdanın yansımasıdır. Önemli olan tüm dünyaya Türkiye'nin uluslararası meselelerde adalet ve hakkaniyet ölçülerine sahip bir ülke olduğunun kabul ettirilmesidir. Onun için sonradan görmeler gibi yaşanmış bir olayın yıldönümünü meydan gösterileriyle anmak hem Türkiye'ye hem de Başbakan Erdoğan'a gereksiz bir iltifat diye düşünüyorum.

Türkiye yıldızlaşıyor
Bu köşede zaman zaman, önemli kişi ve kuruluşların Türkiye hakkındaki düşüncelerinin yansıtıldığını görebilirsiniz. Tarafsızlıkları ve dünya siyaseti bakımından önemleri tartışılmaz olan kişi ve kurumlar, Türkiye ile ilgili övücü sözler söyledikleri zaman, ne yalan söyleyeyim mutlu oluyorum.
Bunun AK Parti'yi desteklemekle hiçbir ilgisi yok. Aynı şekilde hayat standardı ve çocuk ölümleri konusunda Birleşmiş Milletler raporları yayınlanınca da, ülkemin içler acısı durumunu görüyor ve üzülüyorum. Bu duyguları yaşarken adil olmak gerekir. Son dönemlerde Türkiye üzerine yapılan analizlerin gerçekten dili değişti. Bu analizlerin birkaç tane anahtar cümlesi var:
Bunlardan birincisi şu: Analizcilerin tamamı Türkiye'nin özellikle dış politikasını alabildiğine, "bağımsızlaştırdığını" ifade ediyorlar. İkincisi, bu analizcilerin yine ortak görüşü, Türkiye'nin "küresel bir güç haline geldiğini" söylemeleri.
Üçüncü ve yaygın ortak görüş, yine Türkiye'nin "ekonomik olarak hızla ilerleyen reformist bir ülke" olduğu tespitidir. Türkiye ile ilgili bu analizler artık takip edilemeyecek ölçüde çoğaldı. Ben sadece dünkü gazetelere baktım ve şu değerlendirmeleri gördüm:
Avrupa Birliği Genel Sekreteri Thorbjörn Jagland, "Türkiye'nin Rusya ve AB ile birlikte bir küresel oyuncu haline gelmekte olduğunu" söylüyor. Zaten daha geçenlerde AB'nin eski Genişlemeden Sorumlu Komiseri Verheugen yaptığı açıklamada, "Biz istediğimiz kadar Türkiye'yi AB'ye almak istemeyelim, Türkiye öyle bir yere doğru gidiyor ki, bir süre sonra AB üyesi olması bizim için zorunluluk haline gelecek" görüşünü sergiledi.
Yine buna benzer bir yorum da, ünlü Amerikan Newsweek dergisinin son sayısında yer alıyor. Dergide, "ABD'nin bazı ülkeleri izole etme politikalarına, 'yükselen güçler' adı verilen ülkelerin destek vermediği" dile getiriliyor. "Yükselen güç" olarak da Brezilya ve Türkiye sayılıyor ve tabii bu ülkelerin liderleri Lula ve Tayyip Erdoğan'ın, "ulusal çıkarları merkeze alan bağımsız politikaları"ndan söz ediliyor.
Karamsarlara duyurulur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA