• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Muhafazakarlar eliyle laikleşme

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.04.2010, 00:00
Bu köşeyi takip edenler bilirler, öteden beri laikliğe gerçekten değer verenlerin AK Parti iktidarının ülkemizin laik kimliğinin güçlenmesi bakımından büyük bir şans olduğunu bilmesi gerektiğini savunur dururum. Gerekçelerim çok basit gözlemlere dayanıyor. Söylediğim şu: Cumhuriyet, belki de zorunlu olarak, devrimci bir anlayışla kendini inşa etti. Toplumu eskinin yanlış alışkanlıklarından kurtarmak için radikal tedbirler aldı. Bu doğru istikametti ancak her zaman doğru araçlar kullanılmadı. Atatürk sonrası yaşanan tek parti dönemi baskıcı yöntemlerle toplumu tek tip bir yapılanmaya zorladı. Toplum bu zorlamaya karşı direndi. Toplumun geleneksel değerlere bağlı kesimleri merkezden koptu ve kendi "paralel toplum"larını yarattılar. Devletle kavga etmediler, her zaman barışcı oldular, vergilerini verdiler, askere düğüne gider gibi gittiler, ülkeleri için gözü kapalı öldüler ama kendilerini kendine benzetmek isteyen sisteme de teslim olmadılar.
Çok partili hayata geçişle beraber bu büyük kütle kendi değerlerine saygılı siyasi partilere güç verdi. Türk siyasi tarihinde Menderes, Demirel, Özal ve Tayyip Erdoğan olayının arka plan dinamiği kısaca budur. Bu kütle, bu liderlerin başında olduğu partiler üzerinden merkezle uzlaşma aradı. Merkez elitlerinin bir beka kaygısıyla bu barışma çabalarına hiç iyi gözle bakmadığı malum. Burada ilginç olan tarihsel gelişme şudur: Adeta katı rejim uygulamalarının diplere ittiği bu kalabalıklar, ki milletin ana gövdesiydi, siyaset üzerinden merkezde görünür kılınmaya başladığı an da Türkiye'de askeri darbeler yaşanmıştır. Bu uzun analiz gerektiren bir konudur ancak ben bu diyalektikten askeri darbelerin ardında askeri iradeden ziyade diplerden merkeze tırmanan hırslı kitlelerden korkan siyasi ve ekonomik elitlerin olduğu sonucunu çıkarıyorum.
***
Bu girişi sözü AK Parti'ye getirmek için yaptım. Türkiye'de AK Parti iktidarıyla birlikte Tayyip Erdoğan'ın siyasi liderlik karizması etrafında müthiş bir dikey ve yatay hareketlilik yaşandı. İnsanlar oluşan güven ortamı içerisinde kendi mağaralarından çıktılar ve merkeze yaklaştılar. Merkeze yaklaşmanın bir yönden de sosyolojik anlamı bu zamana kadar girmemek için direndikleri "sekülerleşme dairesi"ne girme kararı vermeleridir. Bu kitleler Tayyip Erdoğan'ın güvenilir ismi üzerinden laikliğin hiç de dinsizlik olmadığını keşfettiler. Laik bir devlet düzeninin onların Müslüman kimliğine bir zarar vermeyeceğini, tam tersine bireysel özgürlük alanlarını genişleteceğini anladılar. Tabii bu gelişmenin bir de karşıtları ilgilendiren sonucu vardı. AK Parti iktidarı Türkiye'nin elitlerine de bir gerçeği öğretti. Laik devlet modeli din ve dindarlara kuşkuyla bakan, onları tehdit olarak gören bir devlet değildi, olamazdı. Bu anlayış laikliğin ruhuna ve varlık sebebine aykırıydı. Dindarların rızasının olmadığı bir laik düzen yürütülemezdi ve esasen dindarların ve başka inanç gruplarının haklarını korumak laik bir sistemin birincil görevlerindendi. Sonuç olarak AK Parti'nin yaptığı iş ülkenin bütün fay hatlarına yerleşmiş saatli bomba depolarını tasfiye etmekten ibaretti.
***
Bir haftalık bir tatilden sonra ve memlekette konuşulacak onca konu varken neden bu ağır mesele ile başladım yazılarıma? Şundan: Yedi günlük müthiş bir İran gezisi yaptık. İran teokratik bir devlet. Bir din devleti yani. Hani "herşey zıddıyla kaimdir" derler ya, bir din devletinden Türkiye'ye bakınca, ki yazacağız, karmaşık sandığımız meseleler insan zihninde belirli bir berraklığa kavuşuyor. Biz zaten zengin bir gözlem ve keşif hali içeririsindeyken bir de Amerika'nın muteber uluslararası ilişkiler dergisi Foreign Affaris'te yayımlanan bir yazıda "İslamcı olduğu öne sürülen AK Parti'nin, savunduğu politikalar ve attığı adımlar ile Batılı değerlerin Türk toplumuna yerleşmesini amaç edinen Kemalizm'in karşısında değil, yanında yer aldığı" şeklindeki bilimsel analiz çıkmasın mı karşımıza!
Bazı ön yargılı insanların üzüleceği bir gelişme bu ancak tarih, sosyoloji ve genel olarak bilim aydınlatıcı ağırlığı ile önyargıların üzerinden bir silindir gibi geçip gidiyor işte.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI