Sanırım herkes farketmiştir, 27 Mayıs darbesinin 50. yıldönümü ilk kez bu denli demokratik bir ihtirasla hatırlandı. Bu kara güne lanet adeta kitleleşmiş demek ki. İnsanlar 27 Mayıs üzerinden darbe denen illete lanet okudular. Ortaya çıkan tablo ne kadar ilginçti; Menderes'in muhalifleri, 27 Mayıs'ın taraftarları bile oturup televizyonlarda saatlerce onun ne denli dürüst ve ne denli büyük bir devlet adamı olduğunu anlattılar.
Dün Habertürk'te Menderes döneminin muhalif gazetecisi Orhan Karaveli'yi izledik. "10 yıllık iktidarında bir kez bile adı yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmamış bir başbakandı Menderes" dedi. Bir Amerika seyahatinde Türk heyetine verilen hediyeleri hiç kimsenin almasına izin vermediğini ve bunu yaparken nasıl bir devlet adamı hassasiyeti gösterdiğini yine çok güzel anlattı Orhan Karaveli.
***
Devlet adamlığı Menderes ve arkadaşlarında organik bir özellikti. O nesil koca bir cihan imparatorluğunun bakiyesi olduklarının, Cumhuriyetin o büyük geçmişin temsilcisi olduğunun bilincindeydiler. O nedenle iktidarlarının ilk dönemine kadar Türk devletinde, "derin devlet" diye siyasi otoritenin denetiminden uzak bir yapılanma hiç olmadı.
Derin devlette, sığ devlette milli iradeyi temsil eden hükümetti. Nitekim tarihimiz açısından tüm kritik kararları hükümet alıp uygulamıştır. İki gün önce Denktaş, Kıbrıs'ta Türk Mukavemet Teşkilatı'nı Zorlu ve Menderes'in kurduklarını açıkladı. Yine aynı şekilde Irak'ta yaşanan ihtilalde Menderes'in bu ihtilale müdahale için orduya emir verdiği biliniyor. Gereği çeşitli nedenlerle yerine getirilemeyen bir emir olmasına rağmen ülkenin başbakanının bu öz güvene sahip olması üzerinde durulmalıdır.
***
Daha dün Timeturk.com sitesinde Libya Başbakanı Mustafa Bin Halim'le yapılmış bir röportaj yayınlandı. BM'de Cezayir'in bağımsızlığı için çekimser oy kullanmakla suçlanan Menderes, meğerse gemiler dolusu silah yardımı yapmış Cezayir özgürlük savaşçılarına. Bu hususu Fas Kralı II. Hasan'da yazmıştı anılarında.
Yine ayrıca emekli büyükelçi Kemal Girgin, "Dünyanın Dört Tarafı" adlı kitabında Cezayir'e yapılan silah yardımını anlatır. Ne yazık ki derin devlet sapkınlığı 1955'te 6-7 Eylül olaylarıyla giriyor devletin içine. Bu kesinlikle hükümetin inisiyatifi dışında bir gelişmedir. Nitekim yıllar sonra Korgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, Fatih Güllapoğlu'na verdiği mülakatta, "6-7 Eylül olaylarına özel harbin başarlı bir uygulamasıdır" diyecektir. Bu tarih cunta çalışmalarının başladığı yılın bir yıl sonrasıdır. Geçmişe dönük eleştirilerden bir tanesi Menderes'in üzerinde üniforma olan insanlara kayıtsız-şartsız güven duymasıdır.
Ancak derin devlet denen kontrolsüz gücün oluşumu güçlü bir iktidara ve başbakana rağmen engellenememiş ve sonraki yıllarda da başımıza bela olmuştur.