Baştan başlayalım: Bir, İHH dünyanın birçok bölgesinde felakete ve haksızlıklara uğrayanlara din ve milliyet farkı gözetmeden yardım eden bir yardım organizasyondur. Bu kuruluşa çeşitli kulplar takanlar iftira ediyorlar. İki, Gazze'ye yardım konvoyu İHH'nin sonradan dahil olduğu uluslararası bir yardım girişimiydi ve amaçlarından biri de Gazze ablukasını delmekti. Üç, bu girişim 9 sivilin canice bir saldırı sonucu hayatını kaybetmesinin dışında amacına ulaşmıştır. Ve dört, Türkiye her onurlu devlet gibi vatandaşlarının hakkını diplomatik gücünü devreye sokarak korumuştur. Buraya kadar yaşanan süreç ülke olarak iyi bir sınav verdiğimizi gösteriyor bize. Uluslararası toplumun bizimle birlikte hareket etmesi, Mısır'ın Gazze sınırını açması, dün itibariyle İsrail'in ablukayı gevşetme kararı bunun kanıtları.
***
Gazze olayının ardından şimdi yeni bir evreye girdik. Türk diplomasisi haklı olarak İsrail ve Gazze meselesine karşı ilkeli bir tutum takındı. Başbakan olayın Türkiye üzerinde yaratmış olduğu travmayı tüm dünyaya göstermek için İsrail'le ilgili sert açıklamalar yapmaya devam ediyor. Ben Başbakan'ın yaptığı sert açıklamaları hiç yanlış bulmuyorum, zira bu açıklamaların tonunun bu biçimde olması İsrail'e içinde bulundukları açmazı gösterdiği gibi aynı zamanda Filistinlilere de çok şey söylüyor. Bundan sonra Filistinliler de hal ve hareketlerine dikkat etmek zorunda kalacaklardır. Ve Başbakan Erdoğan'ın bu öfkesi bu sorunlu bölgeyi ihtiyaç duyduğu barış iklimine eminim ki biraz daha yaklaştıracak. Başbakan Erdoğan'ın bu haklı eleştirilerinin yaratacağı verimli iklimi görmeyip ona ve Türkiye'ye boyundan büyük sözlerin sarf edilmesi İsrail'in yapacağı en aptalca iştir. İsrail kendisini adam gibi bir devlet farz edip Türkiye'yle eşitlemesin. İsrail burada bir devlet olarak yaşamaya niyetli mi değil mi, ona karar versin.
***
Üzerinde durulması gereken diğer bir husus da şudur: Türkiye'de İsrail yandaşı bazı kesimlerin olduğu bilinen bir gerçek. Nitekim son günlerde bir büyük gazetenin İsrail'in servis ettiği fotoğrafları kullanmasını ve İsrail'i aklama çabalarını ilgiyle izliyoruz. O gazetenin eski genel yayın yönetmeni olan çirkin ruhlu adamın "Ya PKK için de İskenderun Limanı'na başkaları gelirse" lafından İsrail'in bunların boynuna nasıl tasma taktığını görebiliyoruz. Bu zümrenin yanında bir başka zümre daha var ki, onlarda en az birinciler kadar rahatsız edici. İslami bir görüntü ve taleple Türk devletinin İsrail'le bütün ilişkilerini kesmesini, gerekirse askeri müdahaleden çekinmemesini filan öneriyorlar. İşin bir başka ilginç tarafı, muhalefette benzer bir dille konuşuyor. Bunlara hatırlatmamız gereken şey şu: Türkiye ideolojik bir dürtüyle, öfkeyle, taktik kaygılarla hareket eden bir ülke değildir. Türkiye Gazze saldırısına tepki gösterdiyse bu adalet ve sorumluluk duygusundan dolayıdır. O nedenle kimse Türkiye'ye kafasından roller biçmesin. Bu ülke demokratik, laik, Müslüman ve küresel adalete inanan bir devlet olarak yaşayacaktır. Adaletinden sadece Filistin değil, ihtiyaç duyan herkes yararlanacaktır, buna İsrail'de dahildir.