Katil terör örgütü, daha şehitlerimizin içimize düşen kor ateşi sönmeden, dün İstanbul'da yine saldırdı. 4 şehidimiz var. Bir de bir asker çocuğu. Gencecik bir kız. Hatırlayalım, geçen hafta da Güneydoğu'da 40 günlük evli bir asker eşi genç kadın şehit olmuştu. Zaten bu katil örgütün sonunu belediye otobüsünde yakılan Serap, şehit asker eşi Dilek ve dün kaybettiğimiz o asker kızı getirecek. Buna emin olun böyle olacak. Bir katil çetesi kadınları ve genç kızları öldürmeye başlamışsa, herkes bilsin ki onların sonu gelmiş demektir. Ve göreceksiniz öyle de olacak. Dün TRT-1'de katıldığım bir programda da söyledim. Ordumuzu eleştiriyoruz zaman zaman. Eleştirilerimizde kesinlikle haklı olduğumuzu biliyorum. Ama şimdi ordumuzun arkasında durmanın zamanı. Hepimiz Mehmetçik olmalıyız bu günlerde. Ve şuna adım gibi eminim, bu ordu bu katil çetenin tüm inlerini başına yıkacak. Akıttıkları kanın hesabını tek tek soracak. Ancak, bilmeliyiz ki bu mücadele kolay değil. Amerika bile 11 Eylül'den sonra öğrendi terörle mücadeleyi. Terörle mücadele bütçesini 30 milyondan 100 milyara çıkarttı. Ortak istihbarat havuzu oluşturdu. Teknik istihbarattan insan kaynaklı istihbarata yöneldi. Amerika gibi bir ülke dahi ancak bu önlemlerden sonra belli sonuçlar alabildi terörle mücadelede. O nedenle asla panik yok, yılgınlık yok, karamsarlık yok. Bu duygular haram bize.
***
Şimdi daha net adımlar atmanın sırası. Hükümetin atması gereken birinci adım İmralı'daki katilin susturulmasıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum bir ruh hastası, elindeki terör oyuncağı ile istediği gibi oynuyor. Avukatları aracılığı ile dışarıya istediği talimatı gönderebiliyor. Kendisini bir muhataplık mercii haline getirmek için istediği senaryoyu uyguluyor. Nerede görülmüş böyle bir şey? Ben ilgililere, başta da Başbakanımıza buradan bir hatırlatmada bulunayım: Amerika'da terör suçundan cezaevinde bulunan "Kör Ömer" lakaplı kişinin avukatı, mahkumun yarım sayfalık mesajını dışarıya çıkarttı diye tam 5 yıl ceza aldı. Başka örnekler görmek isteyen Sabah Genel Yayın Yönetmeni Erdal Şafak'ın dünkü yazısını okusun. Bu soytarılık bitmeli ve İmralı katili kesin olarak izole edilmelidir. Uluslararası hukuk, terör suçlularına bu tür yaptırımlar konusunda cevaz vermektedir.
***
Bunun dışında yapılacaklar bellidir. Aslında yanılmıyorsam hem hükümet hem de askeriye terörle mücadeleye dönük ciddi hazırlılar yapıyorlar bir süreden beri. Beynam tepelerinde 10 bin bordo bereli boşuna yetiştirilmedi herhalde. Profesyonel orduya geçme hazırlıklarının da sürdüğünü biliyoruz. Hükümet yine çok önemli bir adım attı. Sadece bu konuyla ilgili bir müsteşarlık oluşturuldu. Artık Güneydoğu ve terör meselesi çok boyutlu ele alınacak ve çözüm modelleri bu anlayışa göre şekillenecek. İstihbarat tek elde toplanacak. Bütün bu gelişmeleri belirttikten sonra en önemli hatırlatmayı tekrar yapmak istiyorum: Bunlar yapılırken asla ama asla demokratik perspektiflerimizden vazgeçmemeliyiz. "Açılım" denilen hamlenin PKK'lı katilleri nasıl çıldırttığını ve paniğe sürüklediğini herkes görmeli. "Bu açılım bizi bitirecek, eylem yapın, kaos yaratın" diyor İmralı'daki katil. Açıkça söylediği bu.
Evet, şimdi şehitlerimiz gibi cesur davranma zamanıdır.
Bu savaşı yükselen Türkiye kazanacaktır.