CHP'nin son günlerdeki politikalarını çok ilginç buluyorum ben. Yeni bir şey yapamayan ama yapıyormuş gibi görünen, yeni bir şey söylemeyen ama söylüyormuş gibi davranan bir parti görünümünde CHP. Daha önce de yazdım, Kılıçdaroğlu'nun kamuoyuna verdiği imajın aksine, aslında son derece kurnaz, kendine göre oyun kurmayı seven, rakibini alt etmek için hile yapmaktan çekinmeyen bir doğası var. Bugüne kadar sergilediği kişilik özelliklerinden benim çıkardığım sonuç bu. Oysa sonuç alıcı siyaset için kurnaz olmak ve günü birlik oyunlar kurma becerisine sahip olmak yetmiyor. Stratejik bir akla, en azından taktik bir zekaya sahip olmak gerekiyor. Bunun için de asgariden kendi varlık gerekçelerinle ve eylemlerinle ters düşmeyeceksin.
***
CHP düşmüş müdür? Evet, buna şüphe yok. İşte size tipik bir örnek: Yine benzer bir kurnazlıkla emekli Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'a saldırıyor Kılıçdaroğlu ve partisi. Genelkurmay eski Başkanı'ndan 27 Nisan bildirisinin hesabını soruyorlar. Ergenekon davasında yargılanan darbeci paşaları cansiperane koruyup Büyükanıt'ın şahsına, ona tahsis edilen arabaya, üzerinden 3 sene geçmiş olan 27 Nisan'a saldırıyorlar. Kılıçdaroğlu konuyla ilgili herkesi gülümseten demeçler veriyor. Oysa, bu davranışlarının arkasında sırıtan o basit kurnazlığın görülmediğini sanıyor. AK Parti'nin demokrasi kartını cebinde taşıyor olmasının avantajlarını ortadan kaldırmak istiyor kendince. Başbakan Erdoğan Büyükanıt'la, yani askerle işbirliği yapmış, hatta askerle birlikte seçimi kazanma işini tezgahlamıştı Kılıçdaroğlu'na göre. Bunu da açıkça ifade etti. Tamam, bu senaryoda kurnazlık eksik değil, ancak bu senaryoda bir akıl eksikliği yok mu acaba? Üç yıl bir insan hafızası için hatırlama zorluğu çekilecek kadar uzun bir süre değil. O günlerin içinde yaşamış benim gibi biri çıkarda, "Siz CHP olarak 27 Nisan 2007 muhtırasında nasıl bir pozisyon almıştınız, beyefendi?" diye sorarsa ne olacak?
***
Anlatalım mı neler olmuştu? Bir kere CHP bütün varlığıyla darbecilerin yanında olmuştu. 367 hukuk yolsuzluğunu Anayasa Mahkemesi'ne götürüp TBMM'nin Cumhurbaşkanı'nı seçmesini engellemiş ve TBMM'nin parlamenter demokrasi tarihinin en ağır yaralarından birini almasına sebep olmuştu. Aynı gün, yani 27 Nisan gecesi tarihe elektronik muhtıra diye geçecek olan müdahale yapıldı. Bin yıl geçse de aklımdan çıkmaz, sabahleyin CNN Türk'ü izliyorum. Spiker hanım CHP sözcüsü Onur Öymen'e bildiriyi soruyor, Onur Öymen çıldırmış gibi, gırtlağı parçalanırcasına bağıyordu: "Az bile yazmışlar bu muhtırada. Askerler bin kere haklıdırlar. Bu İktidar Türkiye'yi yönetemez, yıkılmalıdır" diyordu. Benzer sözleri Deniz Baykal da söyledi. İşte o nedenledir ki, Kemal Kılıçdaroğlu'nun son günlerde politika diye gündeme taşıdığı köylü kurnazlıkları sinek vızıltısı gibi arkasına hiçbir etki bırakmadan uçup gidiyor.